LAİKLİK -- Vaaz - Dini Sohbet Timurtaş Ucar Hoca izleyin - dindarcocuk Dailymotion'da BilenlerBilmeyenlere Anlatsın. AddThis. Nasreddin hoca bir gün akşehirde camide vaaz vermek için kürsüye çıkıp:-Ey cemaat bugün size ne söyleyeceğimi biliyormusunuz.Diye sormuş.Camideki topluluk:-Bilmeyiz demişler.bunun üzerine hoca:-Siz bilmeyince bensize ne söyliyeyim.diyerek kürsüden inmiş ve camide kendisini dinlemeye Nasreddin Hoca, Konya'da vaaz veriyormuş: "Ey müslümanlar, bu şehrin havasıyla bizim şehrin havası aynıdır," diye söze başlamış. Camidekilerden biri sormuş: "Nereden biliyorsun?" Hoca, Akşehir'de ne kadar yıldız varsa, burada da o kadar yıldız var. İnanmazsanız sayın!" demiş. Nasrettinhocanın bir fıkrası geldi aklıma bu soruyu görünce.Nasrettin Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş.Kızlarınız ve eşleriniz şöyle giyinsin,böyle giyinsin ,açık giyinmesin..Çok büyük günaha girerler falan diye anlatmış..Sonra halk bir bakmış Hoca'nın eşi ve kızı mini etekler,askılılar çarşıda geziyorlar Günlerdenbirgün kadının kocası evi basmış. Ondan sonra Nasrettin Hoca, evleri birleşik olduğundan duvara delik açmış. Ordan vuruşmaya başlamışlar. Komşuları "Melemez, Melemez" diye bağırırken, birden Nasrettin Hoca bağrır:-Melemez, Melemez, *mı yandı gelemez NE YER NE İÇER. Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. 5vMQsn. Selçuk YAŞAR/İSTANBULOluşturulma Tarihi Ekim 10, 2005 1022Küçükçekmece’deki Colony Alışveriş Merkezi’nde sohbet toplantısına katılan Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, eşler arasındaki cinsel ilişkinin büyük sevap olduğunu belirterek, konuyla ilgili yatak odası fıkrası anlattı. Beyaz’ın fıkrası vatandaşları güldürürken, sohbet sırasında zaman zaman sözlü tartışmalar da Beyaz’ın anlattığı fıkra şöyleHocanın biri camide eşler arasındaki cinsel ilişkinin çok büyük sevap olduğu ile ilgili vaaz veriyormuş. Cinsel ilişkiyi kadının istemesi durumunda kocanın cihadda bir gavur öldürmüş kadar sevap kazanacağını söylemiş. Vaazın ardından evine giden adam, eşine hocanın vaazını anlatmış. Bir süre sonra kadın kocasına Gel de gavur öldürelim’ demiş. Bunlar yatağa girmişler. Bir süre sonra kadın kocasını uyandırarak Hadi bir gavur daha öldürelim’ demiş. Kadın sabaha karşı tekrar kocasını kaldırmış ve aynı şeyleri söylemiş. Yorgun olan adam karısına, Benim kurşunum tükendi. İşte top, işte tüfek. Sen doldur, sen öldür’ demiş.’ Bu Yazımızda Karadeniz Fıkraları Yer Almaktadır…En Güzel Karadeniz Fıkraları, En Komik Karadeniz Fıkraları, Güldüren Karadeniz Fıkraları, Beyin Yakan Fıkralar, Karadeniz Fıkraları 2022, iğrenç Dedirten En iyi Fıkralar, Güzel Komik Fıkralar, Güldüren Fıkraları Bir Araya Karadeniz FıkralarıAteşiniz VarmıAzami YükseklikBizim Kıza YakışıyorCeza KeseyrumDüşünceli HırsızFurduk OniİstanbuldayımKafamı DinlerimKim SeslendiKuş BeyinliNe YedumOruç Bozma SebebiSen SankiSoyulmuşTelsiz TelefonTemel İle FadimeTemel UçaktaTemel Ve AzrailTrafik KazasıÜye Olmayan GiremezGüldüren Karadeniz FıkralarıAteşiniz Varmı3 astranot uzaya biri Alman biri İngiliz biri de bizim yıllarca gelmiyecekleri için en önemli ihtiyaclarını bana sarışın esmer kumral hatun bana bol bol içki Temel baaa bol bol cigara temin edilip uzaya yıllar geçer 3 astronot geri aileler merakla Alman iniyor dalyan gibi Alman olmuş iğne İngiliz iniyor adam zil zorna ki sıra Temele kapıda görünür görünmez bi fırlıyor ağzında cigaraylaAllahını seven baaa ateş YükseklikTır şöförü Dursun ile muavin Temel kamyonlarına 6 metre yüksekliğinde havaleli mal yüklemiş bir tünel ve önünde bir uyarı işareti Azami Yükseklik 4 metre Muavin Temel etrafa dikkatle Dursun’a dönerek Bas gaza usta Etrafta polis molis Kıza YakışıyorKaradenizde hoca camide vaaz veriyormuşKızlarımıza sahip çıkalım çok açık giyiniyorlar boya sürünüyorlar zincir takıyorlar kısa cemaatten biri seslenmişİyi de hoca senin kızda bunları cevabı verirŞimdi Allah var bizim kıza KeseyrumTemel almanya ya gitmişPolis olmuş bir gün hiç ceza kesememişMesai saati yaklaşmış temel hala ceza kesememişKarşıdan adam geliyor muş temel seslenmiş dur!Adam durmuş temel de sana ceza keseyrum ben papazım bana ceza kesemezsin demişTemel de niye diye sormuşPapaz benim sağ omuzumda isa sol omuzumda havva var demişTemel de heh şimdi yandınız bi bisiklete 3 kişi binersiniz he demişDüşünceli HırsızOf da bir mahalle de sık sık araba teypleri biri de arabasınaArabada teyp yok boşuna uğraşmayın diye yazı bir de bakıyor araba yok ve arabanın durduğu yerde bir kağıtÜzülme ben OniBabam öldü demiş sormuş– Neden öldü?– Apartmanin sekizinci katinin balkonundan düştü.– Eyvah parçalandi mi?– Yok girişteki bakkalin tentesine düsünce oradan havalanip karşi apartmana yöneldi.– Apartmana mi çarpti nasil oldu? – Yok karşi apartmanin balkonunda çamaşirlar asili idi Çamasir ipine vurup fabrikanin bahçesine düştü.– Orada mi öldü?– Yok fabrika çelik yay fabrikasi bahçedeki yaylarin üzerine düşüp havalandi yeniden.– Peki sonra?– Sonrasi ne? Baktik ki yere inmiyor biz de furdik alacaklılardan kaçmak için kapısının üzerine “İstanbul’dayım” her kapı çaldığında tavan arasına kapı çaldıktan sonra bu kez büyük bir gürültü ile kapı kırılmış ve eve giren birkaç kişi lazın eşyalarını dışarı taşımaya durumu tavan arasından seyreden lazUlan şimdi İstanbul’da olmasam size DinlerimBir hayli yaşlı olan fadime ve temel’e basın mensupları sormuş-kaç yaşındasınız?-seksen yedi demiş fadime yüz yaşıma kadar de seksen yedi, demiş temel ben yüzbir yaşıma kadar bir yıl fazla yasamak istiyorsunuz?-hiç değilse bir yıl kafamı SeslendiKaradenizli’ler ile Ruslar cephede uzunca bir müddet siperin arkadasından ateş edip durmuşlar ama hiç ölen Rusların aklına bir kurnazlık bir laz ismi bulalım hep birlikte bağıralım onlar ayağa kalkarlar seslenirler bizde fikir çok mantıklı gelmiş diye bağıralım derken akıllarına Temel gelmiş Temel diye iki üç! Temeeel!Karadeniz cephesinden Temeller ayağa vaaar? deyince Ruslar ayağa kalkan Temelleri seferde Dursunlara aynı taktiği başarılı olmuşlar İdrisler Cemaller derken bu böyle olmaz demişler ve bizde Vlademir diye bağıralım ama ruslardan çıt sonra karşı cepheden bir ses kim seslendiii?Karadenizliler hep birlikte ayağa BeyinliFadime kumar de arada sırada gidip soruyormuş-Nasıl gidiyor kanaryam? müddet sonra yine-Nasıl gidiyor güvercinim?-KaybediyorumBu konuşma bülbülüm serçem diye devam edince Cemal sormuş-Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun?-Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya! diye fısıldamış YedumTemel Cemal´e sorar-Bu cün ögleye cok güzel bir sey yedum pil pakalum nedur?-Ola ne pileyum?-Pi golayluk edeyrüm sagaa. Yedugum sey “P” ile Pilemedum sen söyle-Pamya!Oruç Bozma SebebiAylardan oldukça sıcak ve uzun, Ramazan erkenden başlayıp, gün boyu tırpanla ot biçmiş dili bir karış dışarıda varmış takmış, orucu bozacak ama arkadaşı bırakmıyorOrucunu bozma, aha şunun şurasında akşama ne kaldı ki?Bir oyuna getirip bozmuş yaptın? Nasıl bozdun orucu? Deyince cevap verir KaradenizliBaktum ki orucu bozmazsam susuzluktan bir daha Allah için oruç ey Rabbum yaşayup senin için oruç tutayım diye orucumu SankiProfesör öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına yeni bir hastalığın belirtilerini bitkin kendinden yari geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamışBakın yüz rengi sarıya yakın Gözler içeriye doğru çökmüş o yüzden burun daha sivri fazla değişik kas kaslar tepki vermediğinden ifade aşağıya sarkmış duruyor Hasta da öğrenciler gibi dikkat kesilmiş bu bir batın sendromu belirtisidir diyecek yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta fırsat bela mırıldanmışSen sanki dunya ava çıkmışEli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan pu netur soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun? Sevişirken yakaladum çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm TelefonTemel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet anlatmaya başlarBiz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bizim atalarımız asırlar önce telefon Türkiye`ye gelir ve Temel başlar anlatmayaBiz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağıya indik ama hiç birşey bizim atalarımız telsiz telefon İle FadimeTemel ile fadime balayına yolda giderlerken yolda çevirme arabayı ile fadimenn emniyet kemerlerini takılı görünce tebrik ederim bugün tek emniyet kemeri takan çift sizsiniz deyip ikramiyeye hak kazandıklarını söylerTemele dönerek pekii aldığınız bu parayla ne yapacaksınızTemel ilk işim gidip kendime ehliyet almak olacak nee ehliyetiniz yok mu ortalığı toparlıyıp der ve kusura bakmayın alkollüyken hep böle yapar tekrardan nee bide içkimi içtiniz dursun fırlar ben size çalıntı arabayla yola çıkmayalım bide çalıntı araba haa der ve bagajdan ses gelirr sınırı UçaktaTemel uçakla Trabzona bir yere rasgele Asil yer sahibi gelmisYer sahibi Beyfendi burasi benim yerim kalkarmisiniz?Temel HayirYer sahibi Beyfendi burasi benim yerim kalkinTemel HayirYer sahibi gider hostese Beyefendi burasi sizin yeriniz degil kalkarmisiniz lütfenTemel KalkmamHostes çare bulamayinca kaptana Temel’in kulagina bisey fisildar ve Temel gecer arka tarafa hayret etmis biz bu kadar ugrastik kalkmadi acaba Kaptan nasil kaldirdi sormuslar kaptanaKaptanDedim ki Burasi Trabzon’a Gitmez. Temel Ve AzrailAzrail temelin yanına gelir ve kardeş vaktin tamam hadi gidelim de uyanık ya yalvarır bana 5 yıl süre ver ondan sonra gel al canımı azrail tamam derTemel de kendi kendine pilot olursam beni havada yakalayamaz derken 5yıl sonunda azrail pilot temelin yanına gelir ve vakit doldu gidelim şimdi canımı alsan arkada 300 yolcu var onlar ne olacak derAzrail oglum hepinizi bir araya getirene kadar anam ağladı KazasıTemel kamyonu ile dik bir yokuştan süratle inerken birden kamyonun freni kamyonu nereye süreceğini düşünürken sağında kalabalık bir pazar yeri o tarafa sürersem yüzlerce kişi ölür diye düşünürken sol tarafında da boş bir inşaat ve önünde oynayan küçük bir çocuk çocuğun kaybı yüzlerce kişiyi öldürmekten daha beni affet diyerek kamyonu o tarafa gün gazetelerde manşetPazara dalan kamyon 120 kişiyi biçti!Hastanede yatan Temel’e olayı araştıran komiser-Oğlum olay nasıl oldu? Anlat bakalım de hala şaşkın-Amirim herşey o ufak çocuğun pazar yerine doğru kaçmasıyla Olmayan GiremezTrabzon Gazeteciler Cemiyeti’nde oturan birkaç gazeteci, yakındaki bir çay ocağından çay epey bir zaman geçmesine rağmen çaylar merakla beklerken, bir genç çaylarla içeri çayların niye geç geldiğini sorması üzerine çaycıAbi girişte üye olmayanlar giremez diye de içeri gireyim mi girmeyim mi için geciktim Sayfa Linkimiz yazı 3703 kez okundu. Parayı Veren Düdüğü Çalar Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca’nın etrafını sarmış. “Hoca, bana düdük al!” demiş biri. “Bana da, bana da!” demiş bir diğeri. Diğerleri de sırayla – Ben de düdük isterim! – Bir tane de bana!, demişler. İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca’ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş. Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş. Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış – Hani bizim düdüğümüz? Nasrettin Hoca gülerek, – Parayı veren düdüğü çalar, demiş. Ya Tutarsa! Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış. Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla – Hoca ne yapıyorsun, diye gülümseyerek– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş. Adam, Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak – Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?, demiş. Hoca gülümsemesini hiç bozmadan – Peki ama ya tutarsa, demiş. Gönlüm Buna Razı Olmadı Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine binmiş. Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler – Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?, diye sormuşlar. Hoca – Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş. Vasiyet Etmiş Nasreddin Hoca bir gün evde otururlarken karısına – Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş. Karısı şaşırmış – Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş. Hoca ciddi bir şekilde– Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak. O zaman ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş. Bugün Ayın Kaçı Nasreddin Hoca bir gün bir işi için Konya’ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca’yı durdurmuş – Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş. Hoca – Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş. Onu Kendisi Sanmış Nasreddin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca – Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi?, diye sormuş. Adamcağız çok şaşırmış – Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun?, demiş. Nasreddin Hoca – Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, demiş. Birinin Anası Ağlayacak Nasreddin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde – Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam ağlayacak, demiş. Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş düşünüyormuş – Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş. Nasreddin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı– Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş. – Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin anası ağlayacak. Hamam Bahşişi Nasreddin Hoca bir gün hamama gitmiş. Ancak içeri girdiğinde kimse onunla ilgilenmemiş, havlu vermemiş, kese yapmamış ve çıkarken “iyi günler” dememiş. Buna rağmen Hoca ona uzatılan bahşiş kutusuna yüklüce bir bahşiş bırakmış. Bir sonraki hafta tekrar hamama giden Hoca, içeri girer girmez herkes başına toplanmış, ikramlar, havlular ve oldukça fazla ilgiyle karşılanmış. Çıkarken de ona uzatılan bahşiş kutusuna hiç bahşiş bırakmamış. Hamamcı şaşkın bir şekilde – Hoca bu ilgi bu alakaya bu kadar mı bahşiş bırakılır, demiş. Nasreddin Hoca hemen gülerek – Bu geçen haftanın bahşişiydi. Bu haftanın bahşişini zaten geçen hafta vermiştim, diyerek güzel bir cevap vermiş. Akıl Sır Ermiyor Nasreddin Hoca bir gün yolda yürürken iki yüz akçe parasını kaybetmiş. Kaybettiği parasını bulamayan ve çok üzülen Hoca, “ne olur bulunsun” diye dua etmiş. Aynı zamanda yaşadığı şehrin en zenginlerinden biri uzak diyarlarda bir yerde çıktığı gemi yolculuğunda kötü bir fırtınaya yakalanmış ve “Eğer kurtulursam Nasreddin Hoca’ya iki yüz akçe para vereceğim” diye adak adamış hemen. Kötü fırtınadan kurtulan adam hemen gelip bu parayı Hoca’ya vermiş. Hoca şaşırmış ve – Ey Allah’ım sağ ol. Bu ne dolambaçlı yolmuş, ben parayı ben nerede yitirdim, nerden çıktı. Gerçekten de akıl sır ermiyor, demiş. Ben Küçük Yangınlara Karışmam Murat Ağa Nasreddin Hoca’nın yaşadığı kasabanın en zenginlerinden biriymiş. Ağa hem aklı ve zekası sayesinde zengin olduğunu düşünür, hep kendiyle övünürmüş. İşine geldiğinde Hoca’ya danışır, işine geldiğinde ise onu dinlemezmiş. Sadece cuma günleri camiye gelirmiş. Murat Ağa’nın üç katlı, kocaman bahçeli ve çok lüks bir evi varmış. Bütün altınlarını ve paralarını da evinin bahçesinde saklarmış. Cuma günleri camiye gelip de Hoca’nın doğruluk ve dürüstlükle ilgili sözlerini dinlerken işine gelmezse – Hoca Efendi, sen dünya işlerine karışma! Din ve dünya işi ayrı, bir gün Murat Ağa’nın evinde yangın çıkınca koşarak camiye gelmiş. O sırada herkes öğle namazından çıkıyormuş. Ağa, Hoca’yı görünce – Hoca koşun yardım edin evim yanıyor, demiş. Bunu duyan Hoca durur mu?– Bana din işleri ile dünya işlerini ayırmam gerektiğini sen öğrettin. Mesela bu yangın benim asla karışmamam gereken bir dünya işi, demiş. Bulmanın Tadı Nasreddin Hoca bir gün alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de alarak gitmiş. Eşeğini bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Bir sürü şey alıp eşeğine doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği orada yokmuş. Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş – Nasreddin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin semerini ve parasını verecek. Duyanlar şaşkın bir şekilde – Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun, gülümseyerek – Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği bulup çalana geri vereceğim, demiş. İp Olur Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru söyleyemiyorlarmış. Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış. Buna artık dayanamayan Hoca vaazında– Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş. Şu Koca Tasla Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş. vaazında doğru ve dürüst olmanın önemini anlatıyormuş. Bakmış dinleyenler yarı uykulu ve esniyorlar. Öğle vakti olduğu için de hepsinin karnı aç. Düşünmüş – Haydi, toplanın bize gidiyoruz. Etli pilav ve yoğurt yiyelim, demiş. Herkes hızlıca toplanmış ve eve gelmişler. Hoca karısına– Hanım masayı hazırla, hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik, demiş. Karısı– Hoca Efendi ne yaptın? Evde ne, pirinç ne et, ne de yoğurt yok, demiş. Hoca düşünmüş, taşınmış ve içeri gitmiş ve elinde bir kaşık ve tencereyle gelmiş – Kusura bakmayın çocuklar, evde eğer pirinç, et ve yoğurt olsaydı bu kazan ve kaşıkla size ikram edecektim, demiş. Ben Sözümden Dönmem Bir gün Hoca ile komşusu bahçede oturuyor ve sohbet ediyorlarmış. Komşusu Hoca’ya sormuş – Hoca’m, sen kaç yaşındasın? Nasreddin Hoca derin derin düşünmüş ve ak sakallarını sıvazlayarak– Kırk yaşındayım. Komşusu şaşkın bir şekilde hemen itiraz etmiş– Nasıl olur bu Hoca Efendi, 10 yıl önce de sorduğumda aynı cevabı vermiştin, demiş. Hoca sakince gülümsemiş ve – Komşu Efendi ben sözümün eriyim. Sözümden dönmek bana yakışmaz. On yıl sonra da sorsan aynı cevabı vereceğim, demiş. Kim Daha Büyük Köylüler bir gün Nasreddin Hoca’ya sormuşlar – Hocam padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi? Hoca hemen cevabını vermiş – Tabii ki çiftçi büyük. Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür. Rüyada Gözlük Gece yatağında mışıl mışıl uyuyan Nasreddin Hoca aniden uyanmış. Hemen kapısını uyandırmış – Hanım kalk gözlüğümü bulamıyorum. Kadıncağız uykulu bir şekilde – Hoca gözlüğü uykuda ne yapacaksın?, demiş. Hoca gözlüğünü bulmuş ve gözüne takarken – Rüyada daha iyi göreceğim, demiş. Hepsinin Tadı Aynıdır Üzüm bağıdan dönen Nasreddin Hoca’nın eşeğinin üstünde koca bir kasa üzüm varmış. Tam eve varacakken Hoca’nın peşine çocuklar takılmış ve – Hoca, Hoca bize üzüm verir misin?, demişler. Hoca düşünmüş, çocukları saymış. “Eğer hepsine bir salkım verirsem bana üzüm kalmaz” diye düşünmüş. Hoca, kasadan bir salkım üzüm almış ve çocukların her birine birer tane üzüm vermiş. Çocuklar ellerindeki üzüme bakmış ve içlerinden biri – Hoca bu çok az değil mi?, demiş. Nasreddin Hoca bu ya hemen cevabı vermiş– Canım niye ısrar ediyorsunuz. Ha bir tane, ha on tane ne fark eder. Nasıl olsa hepsinin tadı aynı değil mi? Yağmurdan Kaçıyorum O gün çok yağmur yağıyormuş. Nasreddin Hoca da pencere kenarında oturmuş, dışarıyı seyrediyormuş. O sırada bir komşusunu yağmurun altında koşarken görmüş. Camı açmış ve – İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı komşu, demiş. Komşusu utanmış ve yürümeye başlamış. Başka bir gün yine yağmur yağıyormuş ama Hoca bu sefer dışardaymış. Yağmura yakalanınca koşmaya başlamış. Bu sefer de komşusu evdeymiş ve onu görünce – Hoca utanmıyor musun rahmetten kaçıyorsun, demiş. Nasreddin Hoca – Ben rahmetten kaçmıyorum, düşen rahmetin üstüne basmamak için koşuyorum, demiş. Parayı Kim verecek Nasreddin Hoca küçük bir çocukken arkadaşları ona bir oyun oynamak isterler. – Nasreddin, biz bahçede yumurta yapacağız, gelir misin?, demişler. Arkadaşlarının kıkırdadıklarını gören Nasreddin ona bir oyun oynadıklarını anlamış ama yine de – Gelirim, demiş. Çocuklar önden giderek, önceden sakladıkları yumurtaların üzerine oturmuş ve içlerinden biri Nasreddin’e – Biz hepimiz şimdi yumurtlayacağız. Eğer aramızda yumurtlayamayan biri olursa hepimize gazoz alacak, demiş. Sonra da hep bir ağızdan gıdaklamaya başlamışlar – Gıt–gıt–gıdaaaak. Nasreddin hemen düşünmüş ve – Üüüü–ürü–üüü, diye bağırmaya başlamış. Diğer çocuklar şaşırıp – Ne oluyor Nasreddin?, diye sormuşlar. Nasreddin – Eee bu kadar tavuğu koruyacak bir de horoz lazım, değil mi?, diye zekice bir cevap vermiş. Bal ile Sirke Uyuşmamış Köylüler toplanmış Nasreddin Hoca’nın tepesine ve sormuşlar – Hocam bal ve sirke birbiriyle uyuşmazmış derler, doğru mu sence? Hoca biraz düşünmüş ve gidip mutfaktan bal ve sirke almış. Bir kaşık bal yiyip üstüne sirke içmiş. Yüzünü ekşiterek – Neden uyuşmasın, gayet de iyi anlaşırlar, demiş. Yüzünü görenler – E, Hoca yüzün ekşidi. Hoca yine cevabını vermiş – Onlar anlaştı anlaşmasına ama beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar. Acemi bülbül Nasreddin Hoca, bir gün yolda giderken bir evin bahçesinde bir incir ağacı görmüş. Canı incir çekince çıkıp incirleri yemeğe başlamış. Yoldan geçerken onu göre bir adam – Sen de kimsin? Ne yapıyorsun orada?, – Ben bir bülbülüm, diye cevap vermiş. Adam – Bülbül gibi öt de görelim, demiş. Hoca hemen ötmeye başlayınca adam – Bu nasıl bülbül sesi böyle, demiş Hoca Acemi bülbülüm ben, diye cevap vermiş. Saz çalması Hoca bir gün bir yemeğe davet edilmiş. Yemek sonunda ona sormuşlar – Saz çalmayı bilir misin? – Bilirim, demiş. “Buyur, Hoca çal bakalım” diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar. Hoca sazı alıp tuhaf sesler çıkarmaya başlamış. – Saz böyle mi çalınır Hoca? Parmaklar perdeler üzerinde gezdirilir, mızrap tellere vuruldukça da sazdan makamlara göre ses çıkar, demişler. Hoca – Perdeleri bulamayanlar öyle çalar. Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye boşuna gezineyim, diye cevabını vermiş. Hırsızın Ardından Nasreddin Hoca ile kapısının evine bir gece hırsız girmiş. Hırsız her şeyi toplamış ve çuvalına doldurmuş. Hoca bunları yaparken hırsızı görmüş ve sesini çıkarmamış. Hırsız sessizce evden çıkıp kendi evine doğru yola çıkmış. Hoca da onu takip edip arkasından evine girmiş. Hırsız onu fark edip – Sen de kimsin?, demiş. Hoca – Bir az önce evimdeki her şeyi toplayıp buraya getirdin. Ben de buraya taşındığım için seninle geldim, demiş. Yıldız Yaparlar Nasreddin Hoca’ya sormuşlar – Hocam yeni ay çıktığı zaman eskisini ne yaparlar? Hoca, cevabı yapıştırır.– Ne yapacaklar, kırpar kırpar yıldız yaparlar! Pazarlık Hoca bir gün derenin yanından yürürken iki adam onu görmüş ve – Biz yüzme bilmiyoruz sana iki altın verirsek bizi karşıya geçirebilir misin?, demiş. Hoca – Tamam, demiş. Nasreddin Hoca birinci adamı karşıya geçirmiş, diğerini alıp geçirmeye çalışırken adam akıntıyla elinden kaçmış. Bunun üzerine arkadaşı Hoca’ya bağırmaya başlamış– Ne yaptın? Su arkadaşımı götürüyor? Çabuk, çabuk kurtar onu!Hoca, adamı boğulmadan yakalamış ve bir taraftan da şöyle demiş– Kardeşim, niye telaş ediyorsunuz. Siz de bir altın eksik verirdiniz. Böylece ödeşirdik! Bindiği Dalı Kesen HocaGünlerden bir gün Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine çıkmış ve elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış. Yoldan geçen bir adam– Hoca Efendi ne yapıyorsun? Bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!, diye bağırmaya başlamış. Hoca kesmeye devam etmiş ve düşmüş. Düşer düşmez adamın yanına gitmiş ve – Madem ki benim düşeceğimi bildin, öleceğimi de bilirsin. İlla benim öleceğim zamanı haber ver, diye yakasına sarılmış. Oğlumun Babası Öldü De Nasreddin hoca bir gün siyah elbiselerle geziyormuş. Onu görenler şaşkınlıkla – Ne oldu Hoca Efendi? bu gün karalar giymişsin?, diye sormuşlar. Hoca – Oğlumun babası öldü de, O’nun yasını tutuyorum, demiş. Su Dediğin Böyle Olur Nasreddin Hoca bir yaz günü çok susamış. Yolda karşısına çıkan ve suyu tuzlu olan gölden bir yudum su içmiş. Tuzlu su hem aç hem de susamış olan Nasreddin Hoca’nın midesini bulandırmış ve daha da susatmış. Yürümeye devam eden Hoca ileride bir çeşmeye rastlamış ve tatlı suyu olan bu çeşmeden kana kana su içmiş. Daha sonra şişelerini doldurup eşeğine de su vermiş. Şişesine doldurduğu suyla gölün kenarına gelen Hoca – Öyle şişinip durma, su dediğin böyle olur, demiş ve şişedeki suyu göle boşaltmış. Mevsimlerden Yakınanlara Bir gün köyde bir grup adam toplanmış sohbet ediyorlarmış. Önce havadan sudan sohbet etmişler. Konu sonunda sıcak ve soğuğa gelmiş ve içlerinden birisi – Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez; kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar, kulak misafiri olan Hoca– Öyle deme cahil adam, bak bahara kimsenin bir şey dediği var mı?, demiş. Belki Ağaçtan Öteye Bir Yol Düşer Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde çocuklar ona bir şaka yapmayı düşünmüşler. Yoldan geçerken uçurtmalarının ağaca takıldığını söyleyip onu ağaca çıkarmaya ve ayakkabılarını alıp kaçmaya karar vermişler. Planlarına karar verip beklemeye başlamışlar. Hoca yolun başına gelince uçurtmalarını ağaca takıp ağlamaya başlamışlar. Bunu gören Hoca – Ne oldu çocuklar?, – Hocam uçurtmamız ağaca takıldı. Biz çıkıp kurtaramadık. Bize yardımcı olur musunuz?, hemen – Tabii ki, demiş ve ayakkabılarını çıkarıp çantasına sokuşturmuş. Bu duruma şaşıran çocuklar– Hoca’m neden ayakkabılarını yanına alıyorsun, diye sormuşlar. Nasreddin Hoca gülerek – Belli mi olur çocuklar belki yaptığım bu iyiliğe karşı Rabbim, bana ağaçtan öteye bir yol ikram eder, demiş. Ben Senin Gençliğini de Bilirim Bir gün Nasreddin Hoca yolda güzel bir at görmüş. Sahibinden izin alarak üstüne binmeye çalışmış ama bir türlü binememiş. İnsanların etrafına toplanmaya başladığını görünce sesli bir şekilde – Ah Nasreddin ah! Yaşlandın artık, gençliğinde böyle miydin, demiş. İnsanların ona hak verdiğini görünce bu sefer de sessiz bir şekilde kendi kendine – Ben senin gençliğini de biliyorum Nasreddin, demiş. Tarhana Çorbası Günlerden bir gün Nasreddin Hoca’nın canı tarhana çorbası çekmiş. Üzerine ekmek doğrayıp çorba içmeye hayali kurarken kapısı çalınmış. Yan komşunun oğluymuş gelen. – Hocam annem çok hasta, yemek yapamadık. Bir tas çorban varsa verebilir misin?, demiş. Bunu duyan Hoca kendi kendine Bu komşular da bir alem! Kurduğum hayalin bile kokusunu almayı beceriyorlar, demiş. Adam Olmanın Yöntemi Nedir? Günün birinde Hoca’nın da içinde bulunduğu topluluktan birisi; “Hocam, adam olmanın yöntemi nedir?” deyince; Hoca Efendi, adamın nefes almasına bile fırsat vermeden; “Canım, bunu bilmeyecek ne var, elbette kulaktır.” der. Fakat Hoca, arkadaşlarının “kulaktır” cevabından pek bir şey anlamadıklarını anlayınca açıklama yapma gereğini duyar “Aa!. . Bunu bilemeyecek ne var? Herhangi bir adam konuşurken onu can kulağı ile dinlemeli; bu arada kendi ağzından çıkanı kendi kulağı duymalıdır.” Allah’ın Rahmetinden Kaçılmaz Günün birinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Elbette yağmur yağdığı vakit ya koşulur, ya da bir yerlere sığınılır. Nasreddin Hoca da yağmurun yağışını ve sokakların yalnızlığını pencereden seyrederken bir de bakar ki yağmurdan kaçan bir adam… Hoca biraz dikkatli baktığında bunun bir komşusu olduğunu anlar ve pencereyi açarak; “Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah’ın rahmetinden kaçıyorsun?” deyince adam koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider. Bu arada adamın da ıslanmadık yeri kalmaz. Ertesi gün hava yine yağmurludur. Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır. O, işini bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden geçer. Bu sefer komşusu; “Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana Allah’ın rahmetinden kaçılmaz. ’ demiştin; bak şimdi kendin kaçıyorsun.” deyince, Hoca komşusuna doğru döner ve; “Be adam! Ben Allah’ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah’ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum.” der. Altın Olsa Ne, Taş Olsa Ne Bir yolculuk sırasında Nasreddin Hoca’nın yolu bir ile düşer. Hoca orada bazı garipliklerle karşılaşır. Bunlardan biri de bazı evlerin üzerine bayrak dikilmesidir. Hoca sözü bir punduna getirerek sorar “Yahu, bazı evlerin üzerinde bayrak asılı, bunun sebebi nedir?” deyince hep bir ağızdan; “Hocam, o bayrak asılı evlerde küp dolusu altın vardır.” derler. Bayrak dikmenin sebebini öğrenen Nasreddin Hoca, günün birinde çarşıdan kocaman bir küp alarak kalmakta olduğu eve gelir. Sonra da küpün içerisini çakıl taşlarıyla doldurur. Yine âdetmiş, evinde altın olanlar, küplere karşı sohbet ederlermiş. Sıra Nasreddin Hoca’ya gelince bakmışlar ki küpün içerisinde altın yerine çakıl taşları dolu… Misafirlerden birisi; “Hoca Efendi, bu nasıl iş, senin küpünde altın yerine çakıl taşları dolu.” deyince Hoca; “Yahu komşular neye üzülüyorsunuz, küpte yattıktan sonra altın olsa ne, taş olsa ne? Fark eden ne ki?” der. Ayaklarını Dörde Çıkarabilirim Nasreddin Hoca’dan hoşlanmayan komşularından birisi günün birinde onu yolu üzerinde durdurur ve bilmiş bilmiş konuşmaya başlar “Hoca Efendi, senin için Evliya oldu, erdi’ diyorlar. Doğrusu inanmadım, eğer kerametin varsa benim dört ayaklı eşeğimi iki ayaklı yap da inanayım.” der. Adamın sözlerine sinirlenen Nasreddin Hoca; “Be adam, ben eşeğin ayaklarını dörtten ikiye indirebilir miyim, bilmem. Fakat sen biraz daha konuşursan senin ayaklarını dörde çıkarabilirim.” deyiverir. Aynı Merdiveni Kullandı Günün birinde Nasreddin Hoca, Akşehir’i ziyaret eden bir papazla tanışır. Papaz, Hoca’nın ününü daha önce duyduğu için onu denemek ister ve; “Hoca Efendi, bana söyler misin, Peygamberiniz Hazreti Muhammed Miraç’a nasıl yükseldi?” diye sorar. Sorudaki inceliği anlayan Hoca da Papaz’a bir soru sorar “Papaz Efendi, Papaz Efendi! Sizin Peygamberiniz Hz. İsa göğe yükselmedi mi?” Papaz şaşkın vaziyette ne diyeceğini düşünürken, Hoca hemen cevabı yapıştırır “Peygamberimiz Hazreti Muhammed, Miraç’a giderken sizin Peygamberiniz Hazreti İsa için hazırlanan merdiveni kullandı.” Aynı Yaştayız Arkadaşları zaman zaman Nasreddin Hoca’ya takılırlarmış, çünkü onun cevaplarından hisse çıkarırlarmış. Gene böyle bir günde Hoca’ya; “Hoca Efendi, sen mi büyüksün, yoksa kardeşin mi?” diye sorarlar. Hoca arkadaşlarının yine kendisine takıldıklarını anlayınca şöyle bir düşündükten sonra gülümseyerek şu cevabı verir “Geçen yıl anneme bu soruyu sormuştum, o da; Kardeşin senden bir yaş küçük.’ demişti. O zamandan bu yana bir yıl geçtiğine göre şimdi aynı yaştayız.” Bahardan Hoşnut Olmayan Var mı? Hoca ve arkadaşları bahar mevsiminde bir çınarın altında oturmuş, çaylarını içerlerken aralarından biri Hoca’yı sözüm ona imtihan etmek ister “Yahu Hocam, bu insanlar yaz aylarında sıcaktan, kış aylarında ise soğuktan şikâyet ederler; sizce bu şikâyetin sebebi nedir?” Hoca bu, hemen cevabını veriverir “Komşu, komşu, sen onlara kulak asma, bak içinde yaşadığımız bahardan hiç hoşnut olmayan var mı? Sen hayatını yaşamaya devam et.” Bana Görünme de Kime Görünürsen Görün Ahbapları Hoca’yı çirkin bir kadınla evlendirirler. Akşam olunca Hoca evlendirildiği kadını görünce şaşkınlığını gizleyemez ama yapacağı da fazla bir şey yoktur. Sabah olunca, Hoca evden ayrılırken hanımı sorar “Hoca Efendi, yakınlarından kime görüneyim, kime görünmeyeyim?” Bu söz karşısında Hoca; “Hanım hanım, bana görünme de kime görünürsen görün.” deyiverir. Başını Pencerede Unutmasın Hemşerileri bazen candan, bazen de sahte olarak Hoca’ya saygı gösterirler. Günün birinde sahte saygı gösterenlerden biri Hoca’yı evine davet eder. Hoca da konumu gereği davete gider. Gider gitmesine de eve yaklaşınca ev sahibinin başını pencereden içeriye doğru çektiğini görür. Hiçbir şey olmamış gibi evin kapısına çalan Hoca; “Komşu, komşu ben geldim.” deyince, kapının arkasından değiştirilmiş bir ses duyulur “Ah Hocam, ah! Evin sahibi buradaydı, az önce gitti, bensizin geldiğinizi söylerim, mutlaka çok üzülecektir.” Hoca bu söz karşısında iyice sinirlenir ve; “Ev sahibine söyleyin, bir daha bir yere giderken başını pencerede unutmasın.” der. Belki de Barışmışlardır Nasreddin Hoca evinin bahçesindeki ağacın gölgesinde namaz saatini beklerken telaşlı bir şekilde kapısının tokmağına vurulduğunu işitir. Hoca, kapıyı açınca komşusunu görür ve; “Buyur komşu, nedir bu telaşın?” deyince komşusu; “Sorma Hocam, karımla baldızım saç saça, baş başa dövüşüyorlar.” der. Bunun üzerine Hoca merakla; “Komşu, ayıramadın mı?” deyince, komşusu sızlanarak cevap verir “Ne mümkün Hocam, bırak ayırmayı yanlarına bile yaklaşamadım.” “Pekiyi, bu hanımlar ne diye kavga ediyorlar?” deyince komşusu; “Bilmiyorum Hocam!” der. Hoca bir defa daha sorar “Sakın, sen yaşlısın, ben yaşlıyım’ diye kavga etmesinler?” deyince komşusu; “Yok Hocam, yok başka bir konuda kavga ediyor olmalılar!” der. Bunun üzerine Hoca rahat bir şekilde konuyu çözüverir “Komşum, o zaman telaşlanmaya gerek yok! Konu yaş değilse çabucak barışırlar, belki de şimdiye barışmışlardır bile.” der. Nasreddin Hoca fıkraları için en doğru kategoridesiniz. Fıkraları ile bilinen eğlenceli ve neşeli bir kişiliği olan Nasreddin Hoca, çok uzun zaman geçmesine rağmen hala güldürmektedir. Aynı zamanda güldürmenin de ötesinde düşündüren hazır cevap yapısı ile fenomen yapısını korur. İnsanlar tarafından çok bilinen fıkraları tek bir çatı altında okumak adına doğru yerdesiniz. Türk mizah ve güldürü tarihinde son derece önemli bir yere sahip olan Nasreddin Hoca ile alakalı merak edilen çok fazla konu başlığı olduğu biliniyor. 10larca fıkraya konu olan bu şahsın gerçekten yaşayıp yaşamadığı gibi konular her daim tartışılmaktadır. Kategorimizde yer alan fıkralar haricinde konu için sizlere detaylı anlatımda bulunacağız. Nasreddin Hoca, Türk kültüründe mizahı farklı bir boyuta taşıması ile çok fazla tanınmaktadır. İnsanlara, özelliklede de çocuklara dokunan bir yapısı vardır. Aynı zamanda hakkında çok fazla söylenti olduğu da bilinmektedir. Tüm bu noktalar gizemin daha büyük olmasına neden oluyor. İnsanlık tarihinde de pek çok kişi tarafından bilinen ve saygı duyulan bir kişilik olması dikkatleri üzerine çekiyor. En Komik Nasreddin Hoca fıkraları En komik Nasreddin Hoca fıkraları dediğimiz zaman çok sayıda fıkra akıllara gelir. Anadolu Selçuklu döneminde Hortu ve Akşehir bölgesinde yaşayan efsane kişilik olarak tanımlanır. Hazır cevap olması, söylemlerinin günümüze kadar gelmesine neden olmuştur. Aynı zamanda bilge bir kişiliği vardır. Gerçekten yaşayıp yaşamadığı konusunda da farklı görüşler olduğunun altını çizmek gerekir. Eğer yaşayan bir kişi ise hayatındaki kişiliği de merak edilir. İşte buna dair çeşitli belgeler üzerinden değerlendirmeleri sizlere sunacağız. 1208 senesinde Hortu Köyünde doğan Nasreddin Hoca, temel eğitimi sonrasında Sivrihisar’da medrese eğitimi almıştır. Babası öldükten sonra köyüne dönerek burada imamlık yapmıştır. Sonrasında da Akşehir’e göç etmiştir. 1284 senesinde de hayatını kaybetmiştir. Onunla ilgili anlatılanlar, en komik Nasreddin Hoca fıkraları günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Yüzyıllar boyunca insanların yüzünde tebessüm bırakan esprileri bir çok fıkra ile anlatılmaktadır. Bunun yanında bazı hikayelerde aslında zeki biri olmadığı, aptal olduğu da ifade edilir. Nasreddin Hoca’ya ait yazılı kültürler arsında en eski anlatı 1480 senesinde Saltukname isimli eserdir. Aynı zamanda Povest o Hocco Nasreddine isimli seri olana kitap satışı da yapılmıştır. Bu eser içinde fıkralar ve çeşitli mitolojik unsurlar yer almaktadır. Çok sayıda mesaj içermesi ülkelerin eğitim kurumlarında kullanılmasına neden olmuştur. Popüler Nasreddin Hoca Fıkraları Popüler Nasreddin hoca fıkraları dediğimiz zaman akıllara pek çok güldürü kaynağı gelmesinin yanında çok bilinen sözleri olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Bunlar arasında ’Parayı veren düdüğü çalar’ oldukça dikkatli çekicidir. O dönemi baz aldığımız zaman, bir ekonomik sisteme yapılan en güzel bakış açılarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda El Elin eşeğini türkü çağırarak arar’’ sözü de ona aittir. Dilden dile dolaşan fıkraları ile hatırlanan Efsanevi kişiliği daha yakından tanımak için bizi takip edebilirsiniz. Türk eğitim sisteminde de yeri olan Nasreddin hoca, bir çok masal ve hikayede de yer almaktadır. Mizah anlayışının oluşmasında ve toplum üzerindeki etkisi açısından çok değerli bir yere sahip olduğunu gönül rahatlığı ile söylemek mümkündür. Günümüzde hala esprileri yapılmakta, eğitim kurumlarında insanlara örnek olarak sözleri söylenmektedir. Bu açıdan baktığımız zaman Türk toplumuna ait en değerli kişiliklerden biri olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle fıkra kavramının oluşmasında başrol oynar. Düşündüren Nasreddin Hoca Fıkraları Nasreddin Hoca, güldürmesi kadar aynı zamanda düşündürmesi noktasında da çok dikkat çeken bir kişilik olarak ön plana çıkıyor. Fıkralarında kullandığı dil o dönemin çok ötesinde. Şu an okuduğumuz zaman bile farkı rahatlıkla anlayabiliyoruz. Kategorimizde yer verdiğimiz nasreddin hoca ile alakalı bilgiler eşliğinde siz de fıkraları okuduğunuz zaman değeri daha rahat anlayabilirsiniz. Nasreddin hoca hakkında bazı hatalı tanımlar olduğunu da dile getirmek gerekir. Bilge bir kişiliktir fakat asla insanlara öğüt ve tavsiye vermeyi sevmez. Sadece Hazır cevap kişiliği ile insanlara farklı bakış açıları kazandırmak ister. Çocuklar tarafından da büyükler tarafından da sevilen bir kişiliktir. Ünü Türkiye coğrafyasının çok ötesindedir. Saygınlık açısından pek çok tarihsel karakteri geri planda bırakmıştır. Nülteli, kısa ve güldürücü kısa hikayelere fıkra ismi verilmektedir. Fıkralar sözlü edebiyat geleneği ürünleri arasında yer almaktadır. Ders vermek, savunmak, düşünceyi örnekle güçlendirme gibi teknikler kullanılır. Nasreddin Hoca için halk filozofu tanımı yapabiliriz. Milletin tükenmeyen neşesini ifade eder. İnsanlık komedyasının tüm çizgilerini taşır. O dönemlerde zeki insanların ön plana çıkması için farklı olması gerekirdi. Bu farkı yaratma noktasında Nasreddin Hoca sivri dilini kullandı. Aynı zamanda çok mert ve cesur bir kişi olduğu bilinmektedir. Bunu kategorilerimizde yer verdiğimiz fıkralar üzerinden de anlamanız mümkündür. Düşündüren Nasreddin hoca fıkraları ve daha fazlası için sitemizde yer alan kategorileri okumaya devam edin. Geri Nasrettin Hoca FıkralarıBirgün, Nasrettin Hoca, camide bir vaaz veriyordu. Cemaatten bir kımının esnediğini ve bir kısmının uyukladığını farketti. Bunun üzerine şöyle konuşmaya başladı-Bir sabah, Akşehir'den dışarı çıkmıştım. Çayın kenarında dört ayaklı ördekler su içiyorlardı...Dört ayaklı ördek sözünü işiten cemaat, gözlerini açarak Nasrettin Hoca'yı dikkatle dinlemeye başladı. Bunun üzerine Nasrettin Hoca-Yahu!... Siz nasıl adamlarsınız. Deminden beri size vaaz ediyorum, uyukluyorsunuz da, kuyruklu bir yalan uydurunca hepinizin gözleri açıldı... Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmNasreddin Hoca abdest alirken, bir ayagina su yetmemis. Namaz kilarken de bir ayagini yukar kaldirarak namaz kilmis. Bunu gören cami cemaati -Hocam bu nasil namaz? diye sormus. Nasreddin Hoca -Bir ayaği abdestsiz namaz, diye cevap vermis. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmHocanın eşeği ölmüş. Kapının eşiğine oturmuş, hüngür hüngür ağlıyormuş. Bir komşusu yaklaşarak-A Hoca! Geçende karın öldü, ağlamadın. Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı?-Nasıl ağlamam! Karım ölünce eş, dost hepiniz etrafımı aldınız, üzülme biz sana daha iyisini buluruz dediniz. Ama biri çıkıp da; Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız demedi!!! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmBir gün Nasreddin Hoca sehire gelip, bir arkadasiyla birlikte handa kalmis. Gece yarisi arkadasi sormus -Hocam, uyudunuz mu? -Buyurun birsey mi var? -Biraz borç para isteyeyim demistim. Nasreddin Hoca derhal horlamaya baslayip -Ben uyuyorum! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmNasreddin Hocanın bir gün karısı ay sonra kocası ölmüş dul bir kadınla kadın Hoca ya sürekli eski kocasını bir gün yatakta kocasını benim kocam şöye yapardı,böyle yapardı...Hoca sinirlenmiş ve kadına bir tekme atmış ve kadınyere sormuş aman hoca niye attın cevabı hazıreee yatakta bi sen yatıyosun bi ben bide eski kocan üçümüz sığamadık sende düştün.. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmHocanın bir gün subaşıya işi düşmüş. Adam haraç ve rüşvet yiyen biriymiş. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurmuş ve üstüne bal sıvamış. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş -"Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..." Hoca yutar mı -"Kusura bakmasın evlat", demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmBir gece hoca karısı ile konuşurken...Bir gece hoca karısı ile konuşurken şöyle demiş “Yarın hava yağmurlu olursa oduna, açık olursa tarlaya gideceğim.” Karısı çıkışmış “Efendi inşallah de!”Hoca hiddetlenmiş “Niçin inşallah diyeyim hatun? İki işten biri mutlaka olacak, ya o, ya bu!”Ertesi gün hava yağmurlu olduğu için ormana gitmek üzere sabahleyin erkenden evden çıkmış, biraz gittikten sonra yolda bir sipahiye rast gelmiş. Atın üzerindeki sipahi seslenmiş Hoca ya “Bana bak baba! Filan köye nerden gidilir?”Hoca da ilgisiz bir tavırla cevap vermiş “Bilmem!”Sipahi yoluna devam etmek isteyen Hoca yı bırakmamış ve kamçıyla birkaç defa şiddetle vurduktan sonra bağırmış “Seni gidi hain herif seni! Bilmezsin ha! Çabuk düş önüme! Sen beni ta o köye kadar götüreceksin!”Hoca bu emri yerine getirmezse başına neler geleceğini düşünerek sipahinin önüne düşmüş ve hayli uzakta bulunan köye kadar götürmüş. Fakat vakitte bir hayli geç olduğu için artık ormana gidememiş, doğruca evine gelmiş. Kapıyı çalınca karısı içerden seslenmiş “Kim o ?”Hoca da suçlu suçlu karşılık vermiş “İnşallah benim hatun, aç kapıyı!”__________________ Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmBir gün Nasrettin hocanın arkadaşlarından biri kendisine gelip; birisinin kendisini mahkemeye verdiğini bir buğday meselesi hakkında yardımına ihtiyacı olduğunu, kendisi için yalancı şahitlik yapmasını istemiş bu çok eski arkadaşını kıramamış ve yalancı şahitlik etmeyi kabul mahkeme boyunca sürekli "arpa" diyormuş buğday yerine. Kadı en sonunda sinirlenip- Be adam, dava buğday davası arpa değil. Neden sürekli arpa diyorsun şuna ? diye çıkışmış da gayet sakin - Efendim mesele yalan olduktan sonra buğday olsa ne farkeder arpa olsa ne farkeder... Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1255 pmCimri ve de boş boğazın biri HocayaYa Nasrettin Hoca demiş demek parayı çok seviyorsun. Acaba neden ?-Hoca cevabını yapıştırmış. Senin gibilere muhtaç olmamak için. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmHoca Nasreddin camide vaaz verir -Sakın ola karınız, kızınız süslenip püslenip açık saçık kıyafetlerle sokağa çıkmasınlar. -Ama hoca senin kız hepsini de yapıyor, diye biri itiraz eder. Hoca da -Ama haspaya da yakışıyor değil mi?fora Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmNasreddin Hoca bir gece aniden Hatun, çabuk kalk. Gözlüğüm nerede, bulamıyorum?Kadın uykulu uykulu; - Hoca, gece yarısı niçin gözlük arıyosun?derHoca telaşlı telaşlı gözlüğünü Ne demek niçin? Tabi rüyayı daha iyi görebilmek için! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmnasrettin hoca birgün hoca karısına şöyle demiş- "git üstüne en güzel elbiselerini giy"karısı birşey anlamamış ama hocanın dediğini giyinip karısı hocaya neden giyindiğini hoca cevap vermiş- "eğer azrail gelirse belki seni beğenirde beni bırakır" demiş. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmNasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsanin göğün dördüncü katında olduğunu söylemiş... Vaazdan sonra, bir kadın Hoca ya yanaşmış -Hazreti İsa, orada ne yer, ne içer ?, demiş. Hocanin tepesi atmış -Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah ın peygamberini sorarsın! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmHocanın canı meyve ister dalar birinin bahçesine. Ağaca çıkar ne bulursa atıştırır. Bahçenin sahibi gelir, "ne yapıyorsun benim ağacımda" der. Hoca ben bülbülüm der. Adam "hadi ötte bir görelim". Hoca ağzını büzerek bir takım sesler çıkarır. Adam kahka atar "hiç böyle bülbül olurmu" der. Hoca "bülbülün acemisi böyle öter" Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmnasreddin hoca bir gün ağcın altında namaz tepesindede bir deli elma topluyormus ama nasreddin hoca bu deliyi hoca demişki Allahım lütfen dualarımı kabul delide demişki etmemmmmm Nasreddin hoca bir daha demiş Allahım dualarımı kabul et delide demişki hocada demişki etmezsen etme zaten abdessizdim demişşş Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmbir gün bir adam,elinde bir mektup, Der ki hocayı tutup "Hocam zahmet ya sana, Şu mektubu bir okusana Açar bakarki hoca Mektup baştan sona arapça Şöyle bir iki evirir çevirir Söktüremez çaresiz geri verir Der ki başkasına okut bunu sen Adam şaşırır neden "Türkçe değil bu mektup okuyamam Yine anlamaz adam Hocanın okuması yok zanneder "Ayıp hoca!ayıp."der. "Benden utanmıyorsan şundan utan Şu başındaki koca kavuğundan!" Hoca,kavuğunu çıkarıp uzatır Sonra,"mademki der,iş kavuktadır; Haydi benim düdüğüm ,giyde şunu; Kendin oku bakalım mektubunu." Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmNasrettin Hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş. Yoldan geçen arkadaşı hocaya"Hocam kediyi yıkama ölür." demiş. Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Arkadaşı dönüşte Hocayı tekrar yolun kenarında görmüş. Kedi ölmüştü. Adam"Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi?" demiş. Hoca "Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkarken öldü" Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1256 pmHoca esegini kaybetmis ve ariyor, bu arada da neseli bir turku tutturmus. Birisi kendini sormaktan alikoyamaz -Hoca Efendi, esegini kaybettigini herkes bilirken, turku soylemeni duymak eglenceli gorunuyor. Oysa kaybina feryat edip aglaman beklenirdi! -Son bir umidim, aptal mahlukun su kucuk tepenin arkasinda olabilecegidir, arkadas. Eger degilse, bekle ve gor o zaman sen bendeki aglamayi feryadi! Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pm-Hoca yolda bir leylek bulmuş. Almış onu evine götürmüş. Daha önce hiç leylek görmemiş. Leyleğin uzun gagası ve bacakları çok tuhafına gitmiş. Tutup birgüzel kesivermiş onları. Sonra da yüksekçe bir yere koymuş. Karşısına geçmiş. Yaptığı işten memnun, seslenmiş- Bak şimdi kuşa benzedin. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmNasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı - Kahrolası kedi ciğeri yedi. - Hınzır hayvan ciğeri yemiş. - Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş. Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı - Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne? Hoca cevap vermiş - Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmHocanin iki karisi gün en cok hangimizi seviyorsundiye sorarlar hoca söylemek karisi-ikimizde göle düssek,önce hangimizi kurtarirdin? eski esine, sen biraz yüzme biliyordun degil mi? der. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmBir gün Hoca ile karısı yıkamaya karga -Gak !, kapmış karısı -Yetiş efendi, gidiyor,diye bağırmış. Hoca,karganın arkasından bakmış-Üzülme hatuncuğum, üstü başı bizden temizlensin. Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmNasrettin hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle Allahım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş deyip uykuya bir ceviz hocanın kafasına kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve Yarabbi sen en iyisini bilirsin demiş. Simdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmGünlerden birgün, Nasrettin Hoca, camide vaaz verirken -Ey cemaat. der. allah, deveyi kanatlı yaratmadığı için hepimiz durmaksızın, sürekli damlarımız çoktan başımıza düşmüştü... Geri Nasrettin Hoca Fıkraları tarafından Safak Ptsi Haz. 11, 2007 1257 pmBir gün Nasrettin Hoca ya arkadaşları şaka yapmak Hoca ya -"Hoca Dünya nın merkezi neresidir" diye da -"Eşeğimin bastığı yerdir." gülünce de -"İnanmıyorsanız ölçün ." demiş. Similar topicsBu forumun müsaadesi varBu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Български English Deutsch Español Русский Français Italiano ελληνικά Македонски Türkçes Українські Portugal Poland Sweden Dutch Danish Norwegian Finnish Hungarian Romanian Czech Lithuanian

hoca camide vaaz veriyormuş fıkrası