Tüm bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, ahir zamanın felaket ve zorluklarla dolu olan döneminden bahsedip, Hz. İsa’nın ve Hz. Mehdi’nin çıkıp İslam ahlakını dünya hakimiyetine vesile olacakları dönemden bahsetmemenin yanlışlığı bir kez daha açığa çıkmaktadır. Ahir zamanın ilk döneminde yaşanan olaylar, Hz.
İlkYıllar. O ilk zamanlarda Hz. Muhammed, Ali ve Zeyd’le beraber bazen Kâbe’nin avlusunda, sık sık ta Mekke çevresindeki vadi ve tepelerde namaz kılmaya devam eder. İslam’ın haberi Mekke’de yavaş yavaş duyulmaya başlar. Önceleri sert tepki gösteren olmaz.
Kendilerinianarşist-sol eğilimli olarak tanımlayan Charlie Hebdo adlı mizah dergisi, Tunus’taki siyasi gelişmeleri bahane ederek bugün (02.11.2011) yayınlanan haftalık sayısında Hz. Peygamber hakkında bazı yazı ve çizgilere yer verdi. Son derece provokatif ve tahkir edici bir üslupla hazırlanan dergi içeriğinde Hz.
islaminaltin cag dedikleri mutluluk cagi degil bilgi cagidir bilgi cagi muhammed döneminde olamicagina göre muhammet öldükten sonradir celikler ne zaman itiraz etseniz ben bile bilgimden süpheleniyorum tekrar bakiyorum. slam'ın Altın Çağı ya da İslam Rönesansı olarak adlandırılan [1] 8. yüzyıldan 13. yüzyıl'a kadar [2
Muhammed(s.a.v.), İsteseydi yirmi beş yıl boyunca sadece Hz Hatice ile evli kalmaz, başka evlilikler de yapabilirdi; ancak o, ilk eşi vefat edinceye kadar başka biriyle evlenmemiş, elli yaşına kadar sadece Hz. Hatice ile evli kalmıştır. *Hz. Peygamber, ilk eşi Hz. Hatice vefat ettikten sonra da hemen evlenmemiş, birkaç yıl
vSRnm5. Hz. Muhammed'e Peygamberliğin Gelişi610 yılının Ramazan ayında, yine Hira mağarasına çekilmiş ve tefekküre dalmıştı. Ramazanın on yedinci gecesi, gece yarısından sonra kendisini adıyla çağıran bir ses işitti. Başını kaldırıp etrafa baktığında, her tarafı birden bire bir nurun kapladığını gördü. Sonra Cebrail Aleyhisselam karşısına geldi ve— Oku, dediEfendimiz—Ben, okuma bilmem, zaman melek, Efendiler Efendisini kucaklayıp kuvvetlice sıktı ve tekrar-Oku, yine ben okuma bilmem, dedi. Melek onu yeniden kucaklayıp kuvvetle sıkıp bıraktı ve tekrar üçüncü defa-Oku, ne okuyayım, diye Alâk suresinin ıkra'nın ilk beş ayetini okudu. Mealen;"Oku yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı kan pıhtısından yarattı. Oku!Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretendir."Böylece Efendimizin risalet görevi başlamış oldu.Çocuklarımıza öğretilmesi gereken bu beş ayeti ezberletmeliyizEfendimize sallallahu aleyhi ve senem iman ederek ilk inananlar olma şerefine; Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Zeyd bin Harise ve Hz. Ebubekir eriştiler. Böylece üç yıl sürecek olan gizli davet dönemi başlamış oldu. İnsanların birer ikişer İslam'a girdiği bu gizli davet döneminde, inananların sayısı ancak otuza dördüncü yılı OlaylarıAllah Resulü, akrabalarını İslam'a davet etti ve takip eden günlerde açıktan tebliğe başladı. İnsanların bir kısmı inkarcı tutumuna devam etti, bir kısmı da O'nun davetine uyup imanla yayılması adına yaşanan gelişmeler, müşrikleri çileden çıkarınca, müminler için baskı ve işkence dönemi başladı. Bunun üzerine Müslümanlar, ibadetlerini serbestçe yapabilmek için peygamberliğin beşinci ve altıncı yıllarında, Habeşistan'a göç etmek zorunda altıncı yılı OlaylarıHem Hz. Hamza hem Hz. Ömer İslam'la şereflendi. Mekke'de yiğitliği ve cesaretiyle tanınan bu iki zatın iman etmesi, Müslümanları güçlendirirken, müşrikleri çileden yedinci yılı Boykot DönemiÜç yıl sürecek boykot dönemi başladı. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellern, Müslümanlar ve onlara destekte bulunan Haşimoğulları, Ebu Talip Mahallesi denilen yerde göz hapsine alındılar. Bütün ticari ve insani ilişkileri müşriklerce yasaklandı. Bu zorlu dönemde inananlar çok sıkıntı Müslümanlardan Hz. Bilal, efendisi Ümeyye tarafından kızgın kumlara yatırılıp üzerine kızgın ağır taşlar konularak işkence ediliyordu. Bunu görüp dayanamayan Bekir, satın alıp hürriyetine kavuşturdu.Devamı var
Medine döneminde toplumsal yaşama yönelik hangi düzenlemeleri yapmıştır, Medine’de Hz. Muhammed’in toplumsal hayata ilişkin düzenlemeleri nelerdir hakkında kısa bilgi vereceğiz. Hz. Muhammed’in Medine’ye hicretinin ardından Medine’nin yerlileri yani Ensar ile Mekke’den gelen muhacirler arasında kardeşlik ve toplumsal barışın sağlanması amacıyla Hz. Muhammed önderliğinde pek çok yenilik yapılmıştır. Bu yenilikler sayesinde Medine’de huzur ve barış ortamı sağlanmıştır. Bu yeniliklerden kısaca bahsedecek olursak Yahudiler kendi dillerini ve dinlerini kullanmada serbest olacak, önceki dönemde yaşanan fidye ve yasaklar devam edecek, Medine’ye bir saldırı olduğu zaman iki taraf da bu saldırıyı önlemek için savaşacak, taraflar Kureyş kavmiyle dostluk kurmayacak, iki taraftan biri barış anlaşması yaparsa diğer taraf da buna uyacak ve saygı gösterecek, müslümanlar ve yahudiler arasında çıkacak her türlü uyuşmazlıkta hakem Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem olacaktır. Hz. Muhammed’in Medine’de Toplumsal Yaşama İlişkin Düzenlemeleri Yazımız Hakkında Yorumlarınızı Aşağıda Hemen Bizimle Paylaşabilirsiniz.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in doğumunda gerçekleşen mucizeler nelerdir? Mevlit Kandili 2018 ne zaman, şimdiden merak konusu oldu. İslam aleminde özellikle de Türkiye'de mübarek gün ve geceler büyük bir dikkatle takip edilir, o gün ve geceler geldiğinde ise büyük bir özenle idrak edilmeye çalışılır. Türkiye'de Mevlid Kandili 2018 yılı içinde 19 Kasım'da Pazartesi gününü Salı gününe bağlayan gece idrak edilecek. Peki 2018 yılı içinde idrak edilmeyen mübarek gün ve gece kaldı mı? Kalmadıysa 2019 yılı içindeki kandil ve mübarek geceler hangi tarihlere denk gelecek? İşte detaylar? MEVLİT KANDİLİ NEDİR? Mevlit Kandili 2018 vesilesiyle bir kez daha Mevlid'in kelime anlamını buradan zikretmek istiyoruz. Mevlid kelime olarak "doğmak" anlamına gelir. Kandil kelimesi ise ışıldak anlamına geldiği gibi belli günlerde yakılan aydınlık anlamı da içeriyor. Bu iki kelimenin bir araya gelmesiyle oluşan Mevlid Kandili ise efendimiz doğumu için kullanılmaktadır. Mübarek gün ve geceler arasında yer alan Mevlid Kandili, insanı insan yapan bütün güzelliklerin odaklandığı bir şahsiyet olan rahmet elçisi Hz. Peygamberin doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, kısaca insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme mevsimidir. MEVLİD KANDİLİ İLK NE ZAMAN İFA EDİLDİ? MEVLİD KANDİLİ TARİHÇESİ Türkiye'de Osmanlı döneminden bu yana aralıksız bir şekilde ifa edilen Mevlit Kandili, İslâm dünyasında ise ilk defa, Mısır'da hüküm süren Fatımîler 910-1171 tarafından tertiplenmiştir. Bu merasimler saraya ait olup, sadece devlet erkanı arasında cereyan etmekte idi. Fatimîler, Hz. Ali ve Fatıma doğum günlerinde de mevlid merasimleri tertip ederlerdi. Sünnî Müslümanlarda ilk mevlid merasimi, Hicri 604 yılında, Selahaddin Eyyubî'nin eniştesi ve Erbil atabeyi Melik Muzafferuddun Gökbörü tarafından tertiplenmiştir. Uzun hazırlıklarla düzenlenen merasimler, bütün halkı kapsayan bir şekilde düzenlenirdi. Muzafferuddin, çevre bölgelerden fakıh, sûfi, vaiz ve diğer alimleri Erbil'e çağırır ve kutlamalar gayet debdebeli bir şekilde cereyan ederdi. Daha sonra, değişikliğe uğrayarak, Mekke'de de mevlid merasimleri tertiplenmeye başlanmıştır. Mekke ve Medine'den sonra mevlid merasimleri, İslam coğrafyasının her tarafında birbirinden farklı şekillerde tertiplenmeye başlanmış ve bu, bugüne kadar sürekliliğini korumuştur. Osmanlılar tarafından mevlid, ilk defa III. Murat zamanında, 1588'de resmi hale getirildi. Merasimler, belirlenmiş teşrifât kaidelerine uygun olarak sarayda tertiplenir, ayrıca, önceleri Ayasofya Camii'nde, sonraları ise Sultan Ahmed Camii'nde yapılan merasimlere, devlet erkanıyla birlikte halk da katılırdı. MEVLİT KANDİLİ'NİN İSLAM DİNİNDEKİ YERİ NEDİR? Mevlid Kandili'nin İslam dinindeki yeri konusunda şimdiye kadar birçok tartışma yaşanmıştır. Sonuç itibariyle Peygamber efendimiz döneminde yapılan bir ritüel olmadığı için sonradan ortaya çıkması, "bidat" tartışmalarını başlatmıştır. Ancak bazı alimler bunun bitatın güzel olanına girdiği konusunda hemfikir. Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlid merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır “Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.” “Bunun üzerine Peygamberimiz, Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” Müslim, Sıyam 127 İbni Hacer bu nakilden sonra şöyle der “Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde, mevlid gecesinde Allah’a şükretmek tam yerindedir. Fakat mevlid merasiminin Peygamberimizin doğum gününe denk getirilmesi için dikkat etmek gerektir.” el-Hâvî fi'l-Fetevâ, 1/190. MEVLİD GECELERİ OKUNAN MEVLİDLER İslam dünyasında peygamber efendimizi yâd etmek, ona salât-selâm getirmek maksadıyla çeşitli dillerde okunan mevlidler vardır. Arapça “Bâned Suâd, Bürde ve Hemziyye” kasideleri birer mevliddir. Türkçede ise yirmiden fazla mevlid manzumesi vardır. Fakat bunların içinde en çok tutulan ve okunanı Süleyman Çelebi merhumun 1409 yılında yazdığı Vesiletü’n-Necât isimli mevlid kitabıdır. MEVLİD KANDİLİ'NDE NELER YAPILMALI? Özelde Mevlid Kandili, genelde ise bütün mübarek gün ve gecelerde alimler tarafından yapılması önerilen bazı faaliyetler var. Mübarek gecelerin ihyası ile ilgili hususi bir ibadet mevcut değildir. Namaz, tilavet-i Kur'ân, dua gibi bütün ibadet çeşitleri ile gece ihya edilebilir. Bunlar arasında tabii olarak dua ve ibadetler ön sıralarda yer alır. İşte mübarek gün ve gecelerde yapılması önerilen faaliyetler 1. Kur'ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli. 2. Peygamber Efendimiz sas’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli. 3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli. 4. Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli. 5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli. 6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı. 7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı. 8. Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı. 9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli. 10. Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli. 11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli. 12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli. 13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı. 14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli; şiirler okunmalı; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayrı bir dalgalanma oluşturmalı. 15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı. 16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı. 17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli. 18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli. 19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in doğumunda gerçekleşen mucizeler nelerdir? Peygamber efendimizin dünyaya teşrif ettiği gece olan Mevlid Kandili'nde doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği bilinir. İşte o gece yaşandığı belirtilen olaylar ve gelişmeler O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur." dediler. Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı. Peygamber Efendimize asm hamileyken rüyasında şöyle denmiş "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım.' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver." Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batıyı, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı. Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle "O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük." Evet, bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir "Hem Muhammed gelmesi oldu yakin Çok alâmetler belürdi gelmedin." Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi. Dünyayı şereflendiren İki Cihan Serveri asm'nin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar. Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki Peygamber Efendimizin asm üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu. - Aynı gece Kâbe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü. - Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi. - Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü. - Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi. DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ERBAŞ'TAN MEVLİD KANDİLİ MESAJI Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Mevlid Kandili mesajında, "Bugün yeryüzü onun getirdiği değerlerle buluşursa insanlık huzuru yaşayacaktır. Dünyayı, İslam'ın şefkat, merhamet, hakkaniyet, güzel ahlak ve bir arada yaşama ilkeleriyle tanıştırmak ise son Peygambere ümmet olmanın onurunu yaşayan müminlerin iman ve kulluk sorumluluğudur." ifadelerine yer verdi. Erbaş, Mevlid Kandili dolayısıyla yayımladığı mesajda, 19 Kasım 2018 Pazartesi gününün Hazreti Muhammed Mustafa'nın yeryüzünü teşrifinin yıl dönümü olduğunu anımsattı. Hazreti Muhammed'in, Allah'ın insanlığa gönderdiği son peygamber ve bütün insanlığın rehberi olduğuna işaret eden Erbaş, ahlaki değerleri ve erdemleri kaybeden insanlığın Hazreti Muhammed'in gelişiyle tekrar hak, hukuk, merhamet ve güzel ahlak gibi değerlerle buluştuğunu dile getirdi. Cehaletin ve zulmün hakim olduğu, merhametin, erdemin ve hikmetin kaybolduğu bir çağın, Hazreti Muhammed'in gelişiyle, ilmin, adaletin, şefkatin aydınlığında, asr-ı saadete dönüştüğünü belirten Erbaş, "Cahiliye girdabında yolunu ve değerlerini kaybeden insanlar, onun peşinden giderek, kardeşliğin, ahde vefanın, güzel ahlakın ve bütün iyi davranışların en güzel örnekleri olmuşlardır. Onun gelişiyle, bireysel, toplumsal ve evrensel düzeyde, zihin, fikir ve ahlak planında tarihin en büyük inkişafı ve dönüşümü yaşanmıştır." ifadelerini kullandı. Allah'ın Hazreti Muhammed'i "şahit, müjdeleyici, uyarıcı" ve "dosdoğru yol üzere gönderilmiş bir elçi" olarak tanıttığına dikkati çeken Erbaş, "Kur'an-ı Kerim'e göre, Peygamber Efendimizi sevmek Allah'a itaatin ölçüsüdür ve o, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya iman edenler ve Allah'ı çokça zikredenler için en güzel örnektir. Bilinmelidir ki, Hz. Peygamber'in sünneti, Kur'an'ın hayata dönüşmüş şeklidir. Kur'an'dan sonra İslam'ın ikinci temel kaynağıdır. Dolayısıyla onu göz ardı ederek İslam'ın anlaşılması ve yaşanması mümkün değildir." değerlendirmesinde bulundu. Mevlid-i Nebi'yi anmanın aynı zamanda, savaşlar, yoksulluk ve ümitsizlik gibi devasa sorunların kuşattığı yeryüzünü yeniden adalet, merhamet ve muhabbetle tanıştırmanın yolunu ve yöntemini anlamak olduğuna işaret eden Erbaş, şöyle devam etti "Peygamber Efendimizi hakkıyla tanımak; güzel ahlakı, kardeşliği, ahde vefayı, merhameti, dostluğu, cesareti, adaleti, erdemli davranışı, başkasının iyiliği için çalışmayı, Allah'a kulluğu, gerçek manada özgürlüğü anlamak demektir. Bugün yeryüzü onun getirdiği değerlerle buluşursa insanlık huzuru yaşayacaktır. Dünyayı, İslam'ın şefkat, merhamet, hakkaniyet, güzel ahlak ve bir arada yaşama ilkeleriyle tanıştırmak ise son Peygambere ümmet olmanın onurunu yaşayan müminlerin iman ve kulluk sorumluluğudur. Bu itibarla Mevlid-i Nebi, aynı zamanda Müslümanlar için bir tefekkür ve muhasebe iklimidir. Sözler, fiiller, idealler ve sorumluluklar dairesinde bütün bir hayatın, rahmet Peygamberinin hayatı ve sünneti ekseninde muhasebeye tabi tutulmasıdır. Gönüllerdeki peygamber aşkını, hayata Peygamber ahlakı, kulluk sorumluluğu ve ümmet bilinci olarak taşımaktır." Tüm vatandaşların ve İslam aleminin Mevlid Kandilini tebrik eden Erbaş, "Mevlid-i Nebi'nin birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı pekiştirmeye vesile olmasını yüce Rabb'imizden niyaz ederim." ifadesini kullandı.
mekkenin fethi İslamiyetin Doğuşu ve Hz. Muhammed Dönemi önemli gelişmeleri. mekkenin fethi Bu dönemde yaşanan önemli gelişmeler ve savaşları bu başlıkta bulabilirsiniz. 610 yılında Hz. Muhammed’e peygamberlik görevinin verilmesi ile birlikte, Müslümanlara karşı olan baskı ve şiddet artmaya başlamıştır ve bu baskı ve şiddetten kurtulmak isteyen Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret etmişlerdir. Ancak Müslümanlar Medine’ye göç etmelerine rağmen Mekke’li müşriklerin uyguladığı baskı ve şiddetten kurtulamamışlardır. 624 yılında Bedir yakınlarında bedir savaşı yapılmıştır, Mekkeli müşrikler ile Medineli Müslümanlar arasında olmuştur. Bu savaşı medineli Müslümanlar kazanmıştır. Daha sonra mekkeli müşrikler bedir de aldıkları yenilginin intikamını almak amacıyla, tekrardan 625 yılında saldıracaklardır. Ancak bu savaşı medineli müslümanlar kaybetmiştir. 627 yılında ise, bu kez iki taraf arasında hendek savaşı yapılacak ve bu savaşı Medineli müslümanlar kazanacaktır. Medineli müslümanların bedir ve hendek savaşında aldığı başarılardan sonra… 628 yılında Hudeybiye barış antlaşması yapılmıştır. Bu antlaşma 10 yıl geçerli olacak bir antlaşmadır. 10 yıl boyunca 2 taraf birbirleriyle savaşmayacaktı. Ancak mekkeli müşrikler hudeybiye barış antlaşmasına uymadığı için Peygamber efendimiz bir ordu oluşturacak ve 630 yılında Mekke’yi fethedecektir. 632 yılında, peygamber efendimiz son bir veda hutbesi yapacak, veda konuşması olarak nitelendirilmektedir ve bu yıl peygamber efendimiz vefat edecektir. Böylece Hz. Muhammed dönemi sona erecek ve daha sonra dört halife dönemi başlayacaktır.
SAHABE kavramı, Hz. Muhammed döneminde yaşamış, bir Müslüman olarak Hz. Muhammed’i görmüş ve bir Müslüman olarak ölmüş kişiler için kullanılır. Bu tanımlama kapsamında sahabe sayısı çeşitli kaynaklara göre 114 bin ile 60 bin arasında değişir. Açık kimlikleri verilebilen sahabe sayısı ise 10 bin civarındadır; hadis rivayet eden sahabe sayısının ise bin 300 civarında olduğu bilinir. Sahabe tabakalarıBu bağlamda, İslam Bilim geleneğinin en önemli alanlarından biri olan; fıkıh ile tefsirin vazgeçilmez kaynağı Hadis ilminin temelini de sahabeler oluşturur. Dolayısıyla “sahabeler” ile ilgili araştırmalar İslam tarihinin vazgeçilmezleri arasındadır. “Sahabe” kavramının konusu olarak “ilk ve son” sahabeler de bu araştırmaların alanlarından biri oldu; bu araştırmalar “Sahabe Tabakalaları” adıyla MüslümanlarTabakalaştırmada, ilk sırasıyı Hz. Muhammed’in peygamberliğini ilan etmesiyle birlikte “Mekke’de Müslüman olanlar” alır. Hz. Muhammed’in eşi Hz. Hatice, Müslümanlığı ilk kabul eden kişi olarak, ilk sahabedir haliyle; Hz. Muhammed’in amcasının oğlu ve damadı Hz. Ali; Hicret arkadaşı, İslam toplumunun ilk halifesi Hz. Ebubekir ilk sahabelerlerdir. Hz. Hatice’nin ardından Müslüman olan ilk sekiz kişiye “İlk Müslümanlar/ Sabıkun-i İslam” adı verilir. İddiadır ki Türk kökenlidirEbu Cehil’in işkencesi sonucu hayatını kaybeden Sümeyye bint Habbat ise ilk İslam şehidi olduğu gibi, hayatını kaybeden ilk sahabe olarak da kabul edilir; eşi Yasir bin Emir’le birlikte öldürülmüştür. Kimi kaynaklara göre Türk kökenlidir. Oğlu Ammar bin Yasir, Hz. Muhammed’in yaşıtı, çocukluk ve gençlik arkadaşıdır. Hz. Muhammed ve Amr Bir Yasir “Fil Yılı- 570” döneminin bitişi“Sahabe Tabakaları” sınıflandırılmasının son sırasında Mekke’nin Fethi ile Veda Haccı arasındaki dönemde çoğunluğu çocuk olan Müslümanlar yer alır. Ebu’t-Tufeyl Amir bin Vasile bin Abdullah el-Leysi ise vefat eden son sahabedir; Hicri 110. yılında vefat ettiğine dair genel kabulleniş vardır. El- Leysi’nin vefatı “Sahabeler dömeninin sona erişidir. İddia eden yalancıdırİslam tarihinin önemli hadisçilerinden İbn Hacer, El- Leysi’nin ölümüyle birlikte sahabi olduğunu iddia eden kimsenin yalancı sayılması gerektiğini vurgular. Sahabeleri görmüş olan kişiler için kullanılan “Tabiin” dönemi ise Ebu’t Tufeyl el- Leysi’nin ölümünün ardından yaklaşık 15 yıl daha devam eder. Vicdanın sesi önemsenmelidirHİCRETİN dokuzuncu senesinde, kabilesinden on kişilik bir heyetle Medine’ye gelip Müslüman olan Vâbisa b. Ma’bed el-Esedî Hz. Peygamber’den İslâm ile ilgili gerekli hususları öğrenip yurduna geri dönecekti. Medine’de kalacağı süre zarfında İslam’a girdikten sonraki yaşamını dizayn etmek adına nelerin iyi/sevap nelerin kötü/günah olduğunu öğrenip dönmek istiyordu. Bu amaçla Resûlullah’a geldi. Ne var ki, Hz. Peygamber’in etrafında oldukça kalabalık bir cemaat vardı. Ancak Vâbisa kalabalığı yararak ilerlemeye ve yanı başında olmaktan en çok mutluluk duyacağım insan’ dediği Allah Resûlü’ne yaklaşmaya çalıştı. Vâbisa’nın bu telaşını takip eden Nebî sav, “Yaklaş ey Vâbisa, yaklaş!” dedi. Vâbisa henüz sorusunu sormadan Allah Resûlü şöyle buyurdu “Bana iyilik ve kötülüğün sevap ve günahın ne olduğunu sormaya mı geldin?” “Evet” dedi Vâbisa. Elleriyle Vâbisa’nın göğsüne dokunan Resûl-i Ekrem sav “Kendine danış ey Vâbisa! İyilik, gönlünün huzur bulduğu ve içine sinen şeydir; kötülük ise, insanlar ona onay verseler bile gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan şeydir.” Buyurdu. İbn Hanbel, IV, 227, no 18164 Hazırlayan Dr. Mahmut Demir/ Din İşleri Yüksek Kurulu UzmanıRAMAZAN SÖZLÜĞÜKABE Sözlükte “küp” anlamına gelen Ka’be, Mekke’de Mescid-i Haram denilen Cami-i Şerîfin ortasında yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, 11-12 m. eninde taştan yapılmış dört köşe bir binadır. Kuran’da Ka’be’nin İbrâhim ve İsmail tarafından yapıldığı bildirilmiştir Bakara, 2/124-129. Ancak Ka’be’nin ilk defa Âdem tarafından yapıldığını söyleyenler de olmuştur. Kur’ân’da yeryüzünde ilk mabedin Mekke’deki Ka’be olduğunun beyan edilmesi Âl-i İmrân, 3/96 ve Ka’be’ye eski ev denilmesi Hac, 22/29 bu görüşü desteklemektir. Bu görüşe göre Ka’be Adem tarafından yapılmış, zamanla yıkıldıktan sonra yerine İbrâhim ve İsmâil tarafından yeniden inşa edilmiştir. Ka’be yer yüzündeki bütün Müslümanların kıblesidir. Namazlar Ka’be’ye yönelerek HÜSNAel-MUSAVVİR “O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır.” Haşr, 59/24 Sözlükte bir şeye şekil ve suret veren, resim ve boya yapan ve niteleyen anlamına gelen “musavvir” kelimesi Allah’ın sıfatı olarak varlıklara şekil ve suret veren demektir. “O Allah, sizi şekillendirdi ve şeklinizi de güzel yaptı.” Teğabün, 64/3 İnsan, hayvan, bitki, meyve, sebze, kısaca bütün varlıklara en güzel biçimi veren, domatese rengini, muza, hurmaya, cevize şeklini veren, tavus kuşunu, zürafayı en güzel biçimde yaratan Allah’tır. PEYGAMBER DUALARIHZ. İbrahim’in duası Kur’an’da şöyle yer almaktadır “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle. Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla.” İbrahim 14/40-41Ulucami’nin mahyası hazırOSMANLI’da ilk olarak Sultan 1’inci Ahmet döneminde Sultanahmet Camisi’ne dini sözlerin yazılı olduğu kandillerin asılmasıyla başlayan mahya geleneği yaklaşık 450 yıldır her Ramazan ayında minareleri süslüyor. İstanbul’daki Sultanahmet, Süleymaniye ve Eyüp Sultan camileriyle, Edirne’deki Selimiye Camisi’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda caminin minarelerine mahyalar kuran Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1’inci Bölge Müdürlüğüne bağlı mahya ekibi, “Osmanlı Payitahtı” Bursa’da da tarihi Ulucami’nin 2 minaresi arasına “Merhaba Ya Şehri Ramazan” mahyasını yaptı. Mahya ekibi sorumlusu Kahraman Yıldız 56, Türkiye’de klasik mahya kuran tek ekibin kendileri olduğunu belirterek, mahyaların yapımından asılmasına kadar tüm aşamaları elleriyle yaptıklarını söyledi. Nazilli’nin camileri gül kokuyorAYDIN’ın Nazilli İlçesi’nde, camiler ramazan ayında her gün gül suyu ile yıkanıyor. Nazilli Belediyesi, ramazan dolayısıyla başlattığı uygulama ile ilçedeki 54 camide her gün temizlik yaparak, ibadetlerin hijyenik koşullarda yapılmalarını sağlıyor. Belediye Temizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan cami temizliğinde, gül suyu kullanılarak ibadethanelerin güzel kokması sağlanıyor. Uygulama kapsamında, ilçedeki 12 türbenin de temizlikleri düzenli yapılıyor. Belediye yetkilileri, cami ve türbelerdeki temizlik çalışmalarının ramazan boyunca süreceğini bildirdi. Dr. Ekrem Keleş Hayâ imandandırİNSANI insan yapan en önemli duygulardan biri, hayâdır. İslam dininde çokça övülen bu vasıf, çirkin olan ve ahlaka, edebe, hakka hukuka aykırı bulunan şeylerden dolayı kişinin sıkılması, daralması demektir. Edebe, ahlaka, hakka hukuka aykırı tablolarla karşılaştığı zaman hayâ sahibi kişinin yüzünde bu duygunun etkisi hemen belirmeye başlar. İslam dinine göre haya çok güzel bir huydur. Bunun karşıtı, dilimizde arsızlık, utanmazlık, yüzsüzlük gibi kelimelerle ifade edilir. Hayâsızlık, insanı insanlıktan çıkarır. İstiklal şairimiz Mehmet Akif bu tabloyu şöyle anlatır “Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde/ Ne çirkin yüzler örtermiş, meğer o incecik perde” Hak dinin mesajlarındanHayâ, baştan beri hep Hak dinin temel mesajlarından biridir. Peygamber Efendimiz buna, “Geçmiş peygamberlerin sözünden insanlara ulaşan haberlerden biri de Utanmazsan dilediğini yap!’ sözüdür.’ [Buhari, Enbiya 54, Edeb 78; Ebu Davud, Edeb 7Hadis No4797; İbn Mace, Zühd 17 Hadis No4183;Ahmed b. Hanbel, V/273] hadisiyle dikkat çekmiştir. Hadis, hayânın, bütün peygamberlerin ittifakla ortaya koydukları ahlaki prensiplerden biri olduğunu göstermektedir. Hadisin anlamı ise Hayâ duygusu seni engellemediği zaman dilediğini yaparsın’ demektir. Kamil Miras’ın da işaret ettiği gibi her ahlakçı, her sosyal bilimci takdir eder ki bu vecizeyle en yüksek bir ahlak düsturu konmuş olmaktadır. Hem de hiçbir devirde değiştirilmeden tarih boyunca gelmiştir. Bu itibarla, bu ahlaki düsturun, ümmetler arası, evrensel bir yeri vardır. Tecriddi SarihTercemesi, XII/151 Ancak son Hak Dinin mensupları açısından bu prensibin ayrı bir yeri bulunmaktadır. Çünkü Resulullah’ın aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurduğu rivayet edilir “Her dinin mensuplarının kendine özgü ağır basan ahlâkı vardır. İslâm’ın ağır basan ahlâkı, hayadır.”Hayâ güzelleştirir“Hayâ ancak hayır getirir.” Buhârî, Edeb 77 Buyuran Peygamber Efendimiz, kendisini iyi tanıyan çevresindeki insanların naklettiklerine göre evinin köşesindeki bâkire kızdan daha çok hayâ sahibi idi. [Buhârî, Edeb 77; Müslim, Fedâilu’n-Nebi 67, Hadis No2320] Hayânın iki türü vardır. Biri halkın ayıplaması endişesinden ötürü insana gelen sıkılma durumudur. Bu ruh hali insanlarda yaratılıştandır. Hayânın diğer türü imandan kaynaklanır. Bu da Allah’a karşı taşıdığı sorumluluk bilinciyle günah işlerde bulunmaktan utanmaktır. Bir Hadisi şerifte bu konuda şöyle buyrulur “Haya imandandır.” Bir başka hadisi şerifte ise “el-Hayaü hayrun küllühu Haya gerek fıtri gerek imani olsun tamamen hayırdır.” Buyrulur. Bir diğer Hadisi şerif de şöyledir “Edepsizlik ve çirkin söz nereye girerse, çirkinleştirir. Hayâ ise girdiği şeyi güzelleştirir.” [Müslim, İman 59 Hadis No36] Arzısın yüzüne tükürmüşlerHaya ile ilgili atasözlerimize de yansımış ifadeler vardır. Bunlardan biri “Arsızın yüzüne tükürmüşler, yağmur yağıyor’ demiş” atasözüdür. Hayâsızlık özüne işlemiş kişilerin, bu yüzden karşılaştıkları hakaretleri pişkinliğe vurmaları anlatılmaktadır. Haya duygusu, insanlara kişilik kazandıran önemli ahlaki vasıflardandır. Bundan yoksun kişiler, şahsiyetlerinin zedelenmesine aldırmadan menfaatlerini düşünür. Halbuki şahsiyet, insanlığının en önemli göstergesidir. Hayâ imanın dallarındandırKutlu elçi şöyle buyurmuştur “İmanın yetmiş veya altmış kadar dalı vardır. Bunların en yükseği lâ ilâhe illallah’ demek, en aşağısı da insana zarar veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. Hayâ da imanın dallarından biridir.” [Buhârî, Îmân 3; Müslim, Îmân 58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 14; Tirmizî, Birr 80; Nesâî, Îmân 16; İbni Mâce,Mukaddime9] Mümin, hiçbir şeyin Allah’ın bilgisinin dışında kalmadığı bilinciyle hareket eder. Dolayısıyla bir kötülükle karşı karşıya geldiğinde en başta Allah’a karşı haya sahibi olmanın bir gereği olarak ondan uzak durur. Dr. Ekrem KELEŞDiyanet İşleri Başkan Yardımcısı
hz muhammed döneminde yaşanan gelişmeler