Çevreciler dernek Sıfır ve Portekiz Botanik Derneği belirtmişlerdir tehdit altında ve nesli tükenmekte olan türler ve bitkilerin ulusal bir kayıt oluşturulması. Nesli tükenmekte olan türleri korumak için mücadele - The Portugal News Aşağıda politikacılar, aktörler, yazarlar ve bir şekilde ya da başka bir şekilde nesli tükenmekte olan türlerin korunması konusuna değinmek için bir ihtiyaç duydukları bilinen tanınmış kamu şahısları tarafından yapılan bir liste yer almaktadır. Alıntılar: "Dünya için uygulanabilir çözümler acilen ihtiyaç duyuluyor. Yukarıdaverilen 1,2,3 ve 4 ile verilen olaylar neler olmalı-dır? 1) -Kelaynak ülkemizde nesli tükenme tehlikesi altında olan bir hayvandır. 2) -Mersin balığının ülkemizdeki nesli tükenmiştir. 3) -Çöller biyo-çeşitliliği zengin olan yaşam alan-larıdır. 4) -Panda’nın dünya’da nesli tükenmiştir. Önerilenbu projede nesli tehlike altında olan, sayıları gittikçe azalan ve tamamen ülkemize ait olan seçilmiş yaban canlı türlerinin ex-situ koruma yöntemlerinden biri olan gen bankalarının – hücre bankalarının geliştirilmesi yolu ile korunması hedeflenmektedir. Yapılacak çalışma sonucunda embriyo ve spermanın soğukta YakınDoğu Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Permakültür Bakış Açısıyla Kentsel Tarım Uygulamaları’ Seminerinde Geleceğin Tarım Uygulamaları Masaya Yatırıldı. Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı, Ekolog Prof. Dr. Özge Özden, Nesli Tükenmekte Olan Canlıları Korumak için Antalya’da Düzenlenen kkBGixC. Yabani Hayvanların biz insanlarla kontrollü ortak yasam alanlarını paylaşım geleneği çok eskilere dayanmaktadır. Yaklaşık 3 bin yıllık tarihi bir geçmişi olan bu ilişkiyi gerek yabani hayvan barınakları ve gerekse hayvanat bahçelerinin ZOO yaptıkları birçok araştırmadan biliyoruz. Bunlar arasında Cin`deki “intelligentia park i” en tarihi olanı unvanına sahiptir ve bunun dışında eski mısırdaki hayvan barınakları ve Romalılar döneminde “Campagna”lardaki fil yetistiriciligi de bu mana da önemlidir. Ve daha sonralari yeni cagla birlikte bugünkü hayvanat bahcelerinin de temellerini olusturan bir çok yabani hayvan bahcesi ve zoo kuruldu. Yani yabani hayvan bakimi günümce ait bir oluşum değildir Hatta “homo sapiens” dönemine kadar uzanan bir geçmişten söz etmek bile mümkündür; kal diki evcilleştirilme tarihini de başka türlü izah edemeyiz. Bugünkü ev hayvanlarının atalarının da yabani hayatta ait oldukları gerçeği kendi basına bizi böyle bir yoruma götürür. Eğer biz hayvanat bahcelerini insan – yabani hayvan ilişkileri ikileminde ele alırsak yabani hayvan bakımının yıllık bir tarihi geçmişinin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak günümüz hayvanat bahcelerinin amacı ile “homo sapiens” dönemindeki yabani hayvan bakımının amacı arasında tamamen tersi bir durum vardır. Modern Zoo`larda “homo sapiens” dönemden günüce kadar süregelen insan menseli bu anlamdaki olumsuzlukları tersine çevirme amaçlanmaktadır diyebiliriz. Yani yetiştirme alanında yapılan çalışmalar, genetik variabilitenin azami seviyeye çıkarılmasına yönelik çalışmalar ve de her türlüsünden evcilleştirmenin yol açtığı olumsuzlukların giderilmesine yönelik çalışmalar bugünkü modern Zoo`laf için en önemli öncelliktir. Hayvanat bahceleri Zoo dün olduğu gibi bugünde önemlerini korumaktadırlar. Onların yabani hayati anlama/anlatma fonksiyonları ve yabani hayvanları tanıma ve onlarla ilgili insanda oluşmuş önyargıları yok etme eylemliliği çok önemli bir değerdedir. 19 yüzyılda daha çok hayvanlar alemini merak temelinde perspektiflere sahip olan Zoo`lar gecen yüzyıllık süre içerisinde özellikle Hedigerin 1942 yılında biyolojiye kazandırdığı “Hayvanat bahceleri biyolojisi; Tiergartenbiologie” kavramı bu konuda radikal görüşler ortaya çıkardı. Özellikle ikinci dünya savasından sonra nesli tükenmekte olan hayvanlar ve hayvanat bahcelerinin görevleri gibi kritik belirlemeler masaya yatırıldı. 1970`in ortalarından itibaren bu konudaki tartışmalar legislativ tarzda ele alınmaya başlandı Ve bunların neticesinde Washington çeşitliliği hayvan ve bitki türleri koruma anlaşması WA ratikative vücut bulmak vs. edildi. Ve daha sonralari CITES Convention on International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora olarak değiştirildi ve birçok uluslararası hayvanat bahceleri yöneticisi ve dernekler, ve de uzman kurum ve organizasyonların aktif çalışmalarıyla karara bağlanan birçok kararname ve yönetmelikler devletleri bağlayıcı tarzda kanunlaştırıldı ve nihayetinde AB normları bünyesinde birlik üyesi ülkeleri de bağlayıcı kanunlar ve yönetmelikler EU-Zoorichtlinie. Olarak yasalarda yer aldı. Tabiî ki bütün bunlara paralel olarak hayvanat bahcelerime amaç ve tüzüklerine anlamına uygun olarak değiştirip kendi birlik ve organizasyonlarını güçlendirdiler. Ve birçok resmi kurum ve kuruluşlarla olan organik bağlarını güçlendirip NGO`larla Non- Governmental Organization çok sıkı işbirliklerine girdiler. Hayvanat bahceleri maceramız yolculuğuna devam ederken doğadaki tür ceşitlliğindeki erimede hızından bir şey kaybetmiyor ve adeta tehlike canlarını çalmaya devam ediyor. Ve sırf emational duygusal anlamdaki önlemlerde türlerin çeşitliliğini korumaya yetmiyor. Yapılan birçok tartışmalar daha çok emationel bir muhtevaya sahip ve faktiv reel önlemlerden uzak ve antropomorph bir karekter tasimakta. Ve bundan dolayda uygulanabilirlikleri reel olmaktan çok uzak kalıyor. Burada asil ihtiyaç duyulan daha çok bilimsel araç ve gereç ve de bilgi alışverişini koordine eden daha aktif organizasyonlar ve de kamuoyunu bilgilendiren geniş kapsamlı enformasyon ağları temel ihtiyaç olarak bu günden yarına pratiğe geçmelidir Ebetteki şimdiye kadar sergilenmiş birçok değerli çabayı görmezlikten gelemeyiz bilakis onların pratik uygula marina kendi penceremizden her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Tabiî ki burada AB hayvanat bahceleri yasalarını EU- Zoorichtlinie görmezlikten gelemeyiz bilakis bunlar yabani hayatin en önemli kazanımlarıdır. Burada sorun bunların pratikte işlevsel kılınmasıdır. Ve biliyoruz ki böyle bir durumda vitrin vazifesi gören hiçbir hayvanat bahcesi isletme izni alamayacak sadece yabani hayati kurtarmayı kendilerine amaç edinen Zoo`lar mevcudiyetini koruyacak. Yani tür çeşitliliğinin mazi olduğu gün geldiğinde sadece aşağıdaki 4 temel prensimi kendilerine amaç edinmiş hayvanat bahceleri hayatımızdaki varlıklarını sürdürüyor olacaklar 1. Eğitim İnsanlar yabani hayvan, yabani hayat ve biotope gibi konularda süreklilik arz eden bicimde bilgilendirilmelidir. 2. Dinlenme 3. Tür çeşitliliğini koruma Nesli tükenmekte olan ya da olma tehlikesi ile karsı olan yabani hayvanları bünyesine almayı temel ilke edinmeli buna uygun bakim sistemlerini oluşturup geliştirmelidir. 4. Araştırma. İn-site anlamdaki projeler araştırılmalı ve de böylesi bilimsel çalışmalar desteklenmelidir. Hayvan bakim koşullarının maksimum seviyede tutulması için aktuel araştırmaların ışığındaki bir sürekliliği içleştirmelidir. Tabii olarak bu amaçların gerçekleşmesinde küçük hayvanat bahceleri yetmezlikler yasayacaklar ve de yasıyorlar. Bu anlamda tam da bu noktada kendilerini tür çeşitliliğinin korunmasında yetkin, sorumlu gören her organizasyon Mesela EAZA “European Association of Zoos and Aquaria”, EEP “European Endangered Species Programmes” gibi… bu anlamdaki çalışmalara aktif destek sunmalıdırlar. Kaldı ki bu tür organizasyonların sorumlulukları RIO Konventionunda ayni yönde acık seçik tanımlanmış ve bağlayıcılığı vurgulanmıştır. Ebetteki bunlarda yeterli değil. Öyleci hayvanat bahceleri adeta cehre ve çevrelerini radikal anlam da değiştirme sorumluluğu ve de zorunluluğu ile karsı karşıyalar. Yani “sırf koleksiyoncu zihniyet” artik “state of the art” olmaktan çıkmıştır. Belki ziyaretçi çekme amaçlı ekonomik amaçlı böyle bir şeyi kendisini halen dayatıyor olabilir, fakat bu Zoo`lari canlılar müzesine dönüştürmeyi hakli kılmaz. Yani hayvanat bahcelerine alınacak hayvanlar herşeyden önce Zoolarin ihtiyacından değil yabani hayatin korunmasına yönelik bir amacı önüne koymalıdır. Böylesi bir durumda hangi hayvan türü? Ve neden? alınacak tür nasıl ve nerede bakılacak? Gibi sorular olmaksa olmazından bilimsel olarak cevaplandırılması gereken temel kritikler olmalıdır Ben burada “statü of THA art” kavramını öneminden dolayı biraz açmak istiyorum. Yani hayvanların konulacağı acık ve kapalı alanların etnolojik, çevreyle ilgili, genetik, fizyolojik vb. bilimsel değeri olan verilere uygunluğu tartışmaya yer vermeyecek açıklıkta uygun olmalıdır. Günümüzdeki bilimsel değerlerin yol göstericiliğinde yaban hayvanlarının hayvanat bahcelerinde de olsa onların doğal ortamlarına gerek botanik ve gerekse de büyüklük hacim anlamında uyumluluk içerisinde olması gerekir. Günümüzde bazı Zoo`larin bu tespitlere uygunluk arz eden mevcudiyetice bu planlama ve tespitlerin uygulanabilirlik derecesini artırmaktadır. Fakat bu; yabani hayvan bakimi şartlarının sadece “Disney Touch” olacağı anlamına gelmez bilakis yabani yasam ortamının bazı Sünni yapıilanmalarla da giderilebileceği imkânlarda göz ardi edilmeyecektir. Burada temel amaç hayvanların repertoirel davranışlarını yasayabilecekleri doğal yasam ortamlarının maksimum dereceye getirilebilme perspektifinin olmasıdır. “State of the art” kavramı ayni zamanda klasik anlamdaki Zoo anlayışını da mahkûm etmektedir. Yani Zoo`lar artik bireysel agiere olma durumlarını terk etmeliler. Zoologlar, Biyolog lar artik kendilerini enternasyonal işbirliği ve bilgi alışverişi kollektivismusuna entegre etmeliler ve bu anlamda dünya çapında bir perspektifin sahibi olarak hayvan biyolojisi merkezli işbirliklerine hazır olmalılar ve de botanik bahceleri, üniversiteler, yabani hayati araştıran birimler vs. birçok kurum ve kuruluşla kooparativ çalışmaları önlerine koymalıdırlar. Ve hatta bu anlamda Zoo`lar neden kendi projelerini “in – situ” olarak ele almasınlar Elbette şimdiden birçok -botanik bahceleri ve hayvanat bahceleri kombinasyonlu- Zoo`lar umut veren basarîli çalışmalar yürütmektedirler. Mesela Wilhelma in Stuttgart, Paignton in England, Zoo Singapur bunlardan sadece bir kaçıdır. Zoo Zürich deki Masoala evi, ya da Tiergarten Schönbrunn deki Regenwald evi Botanik – Zoologie Kombinationunun en verimli yenilikleri olarak görülebile Çünkü bu projelerde arka plandaki en temel amaç hayvan ve bitki ortak yaşamının yabani hayati tanıma ve realize etme yönündedir. Kaldı ki hayvan bitki koevolutiv kombinasyonunun evolutiv yasamın motoru olduğu gerçekliği de göz önüne alındığında ve de insanların da ziyaretçi statüsünde bu kombinationda yerini aldığıca eklendiğinde bu tür projelerin önem ve ehemmiyetleri kesin kez ortaya çıkacaktır. Zoo`lar amaçlarına uygun gelişim ve değişimi yasamak zorundalar. Burada New York, Cincinatti, Vancouver, Emmen gibi yerlerde doğa-tarihi müzesi – Zoo kooperasyonları amacına uygun basarîli çalışmalar yürüten hayvanat bahceleri olarak gösterebiliriz. Bunlardan New York takı Bronx Zoo daki Kongobölümü görülmeye değer çok basarîli bir synthese hayat vermiş. Bu kombination`un yarattığı efekt büyük bir çeşitlilik göstermektedir Mesela Bilgi, canlı hayvanlar, bitkiler ve de exponativ müze kooperatif ahengi insani adeta başka bir âleme götürüyor ve insana biotop anlamda dün ve yarınlarda nelerin kaybedildiğini bir film şeridi gibi gözler önüne seriyor. Adeta interaktivitet bir sanat yaratılmış. Ziyaretçiler gördükleri karsısında geleceği kurtarma amaçlı ekonomik destek olma duygusu bile yasıyorlar. Yabani hayati teşvik anlamında ki gerekliliği tüm çıplaklığı ile ziyaretçilere göstermektedir Tabii ki yukarıda anlatmaya çalıştığım bazı doğruya evirilme basarîsi göstermiş projelerin, küçük hayvanat bahcelerinin vasıflarını yitirdiği ya da yitireceği seklindeki bir sonuca yorumlanması yerinde bir belirleme olmayacaktır. Çünkü yabani hayati yasama, yaşatma ve koruma anlamında her türden irili ufaklı yabani hayvan birimleri kendi kaynakları ölçüsünde büyük isler başarabilirler. Benim burada izahatını yapmaya çalıştığım şey amaç ve amaçlara uygunluk prensipleridir. Bizler hepimiz bu çerçevede sorumluluklar ve zorunluluklar sahibi olma durumundayız. Mesela nesli tükenmekte olan hayvanları korumaya almak yabani hayvanlar ile ilgili bilgilendirme çalışmaları yapmak ve de onların yasam koşullarını insanlara ziyaretçi hissettirmek yapabileceklerimizin en asgarisi olmalıdır. Yani ister küçük olsun ister büyük olsun her hayvanat bahcesi yukarıda bahsini ettiğim 4 temel sorumluluğu benimsemeli ve gereklerini yerine getirmenin çabasını sergilemelidir. Burada kendisine ekolojik-sistem temelinde stratejiler oluşturmuş olan WAZA – World Association of Zoos and Aquariums – Conservation yabani hayvanlarla uğrasan her birimin kendine rehber edineceği bilimsel bir organisation olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu birimle olan organik ilişkilerin yabani hayat anlamında teşvik edici motifler yaratacağı faktiv bir olgudur. Bu temelde gerek in-situ ve gerekse ex- situ bicicilerinde yaban Hayvanlarını koruma projeleri mevcut bilimsel veriler ışığında optimal ize edilmelidir. Ayni şekilde yabani yasama hazırlama ve katkı amaçlı yaban hayvani yetiştirme programları WAZA felsefesi merkezli yürütülmesi çok önemlidir. 2. Yabani Hayat ve Yasam Alanları Burada amacı asmama adına kısaca ekoloji kavramına açıklık getirmenin doğru olacağına inanıyorum. Genel bilgiler Ekoloji yunanca mikos 1866 yılında Ernest Haeckel tarafından organizmaların kendi aralarinda ve abiotik çevreleriyle ilişkilerini inceleyen ve de biyoloji biliminin bir dalı ve matematik biliminin de çok güçlü bir kolu olarak tanımlanmıştır. Ve daha sonralari Haeckel`in bu tanımlamasındaki anlamına uygun olarak geoekoloji ve bioekoloji tanımlamaları geliştirilmiştir. 20 yüzyılın ikinci yarısından sonra gelişen cevre bilinciyle birlikte cevre korumaya hizmet anlamında daha çok doğa bilimleri biyoloji… kategorisinde yerini almıştır. Biyolojide Ekoloji kavramı Ekoloji biliminin kurucuları olarak; darvinizm sempatizanlığı ile tanınan Haeckel den başka; Justus von Liebig, Charles Darvin, Karl August Möbius, Aldo Leopold, Ellen Swallow Richards, Arthur George Tansley ve August Thienemann sayılabilir. Ancak günümüzdeki ekoloji tartışmalarına damgasını vuran Danimarka asilli ünlü botanikçi Johannes Eugenius Bulow Warming`tir. Değişik dönemlerde ihtiyaçlar temelinde değişik kategorilerde ele alınan ekoloji kavramı günümüz ders kitaplarında ki tanımı itibariyle Schroedel, 2005 “Ekoloji abiotik ve biotik faktörlerin birbirleriyle ve ekolojik-sistem içerisindeki karstiklikli etkileşimlerini inceleyen bilim koludur” Yani canlıların varılma sıklıkları ve yasam kalitelerinin değişim-ilişki bilimsel normları cercisinde ele alan bir kavram olarak genel bir tanımlamayla genel kabul görmektedir. Populüst anlam itibariyle ekoloji kavramı UNESCO` nun bu anlamdaki çalışmaları Man and Biosphere-Programm ve Uluslararasi Biyoloji yılı gibi ve ekolojik araştırmaların yaygınlaşması bu konudaki populüreteyi artirmistir. Mesela 1960 li yillarda amerikali biyolog Rachel Carson` nun cevreyi koruma temelinde öncülügünü ettigi hareketin DDT gibi cevre zehiri etkisindeki ilaclarin kullaniminin yasaklanmasinin global etkileri zamanla ekoloji kavraminin iceriginin de genislemesini beraberinde getirmistir. Böylece günümüz ekolojik hareketlerin temeli olusmustur. Ve karsimiza Öko-Ciftlikler, Öko-Sehirler, Öko-Enerji, Eko-Elektrik. Gibi birçok kavramlar seklinde çıkmıştır. Ebetteki bu hızlı gelişim paralelinde politik ve ekonomik çıkarlara dayalı suistimaleri de ortaya çıkardı. Ki bunlar günümüzde doğrulara ulaşmada çok büyük sorunlar olarak önümüzde durmaktalar. Araştırma malzemesi olarak ekoloji kavramı Biotik ve abiotik faktörlerin sistematik fonksiyonel ilişkileri çerçevesinde eko-sistem kavramı temelinde ekotop Biotop + Biozönos, tür popülasyonları ve interdisipliner araştırmalar gibi kavramlarla içi doldurulmaya çalışıldı Ve böylece Evolutionbiolojisi, Genetik, Coğrafya, Klimatoloji, Ekonomi, Jeoloji, Etnoloji, Psycholoji, Cevre ve Tür farklılıklarını koruma gibi bilim dalları eko-sistemi korumanın olmazsa olmazları olarak kendisini dayattı Ekolojinin sınıflandırılması Klasik anlamda ekoloji 1. Autökoloji 2. Populationekoloji 3. Synekoloji İlgi alanlarına göre ekoloji 1. Hayvan, Bitki ve Mikroplar Ekolojisi 2. Marine, Limnoloji ve Terrestik Ekoloji 3. Geoekoloji 4. Toprak Ekolojisi 5. Moleküler Ekoloji 6. Human Ekoloji 7. Sivilisation Ekolojisi 8. Arazi Ekolojisi 9. Agrar ve Urban Ekolojisi 10. Davranış Ekolojisi 11. Kimyasal Ekoloji 12. Eko-Toksikoloji 13. vb. gibi Gelişim aşamalarına göre ekoloji 1. Neoekoloji 2. Paleoekoloji Yasam Alanları Menecment- Yabani Hayvanlar – Uluslararası Sorumluluklar Doğanın bir bütün olarak düşünülmesi ve korunması, – globalizm pratik realitesinin gerçekliğinin kabulü ve yeryüzü topluluklarının ortak hareket etmesi temelinde – globus yerküre eksenli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Dünyadaki hiçbir birim tek başına biyolojik çeşitliliği ve doğal yasam alanlarını koruyacak yetkinlikte ve güçte değil. İnsanların doğa ve yabani hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinin national ulusal ve kültürel boyutları ile sınırları zorlayan bir tarzda artış eğilimi göstermesi; günümüzde tepkisel anlamdaki bir çok uluslararası cevre konventionu sözleşmesi çerçevesinde, – çerçevesi doğru çizilmiş çözümlemelerle -, özellikle göçebe hayvan türlerinin su kuşları, memeli hayvanlar… korunmasını prioritet öncelikli… sorumluluklar anlamında bir çok farklı organizasyonlar sahsında aktif pozisyon alma anlamında zorunluluk haline getirmektedir. Ancak devletler hukuku ve tek tek ülke sınırları; mevzuatlar ve pratik uygulamalar temelinde bazı düzenleme ve çalışmaları zaman zaman zorlaştırmaktadır. Mesela Lynx lynx adli yırtıcı kedilerin bu gün bir çok Avrupa ülkesindeki sinir hatlarında revirlerini oluşturmuş olmaları ve bunların yasam sahalarının ihtiyaçlar temelinde düzenlenmesi yiyecek ihtiyacı, tehlikesiz hareket alanları vb mutlak bir international işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Yabani hayvan popülâsyonlarının etkin ve yararlı bir formda enternasyonal sözleşmeler CBD ve IUCN gibi çerçevesinde korunması ve ressourclerin doğal kaynakların symbiose bir anlayışla ele alınması; en önemli mantıklı regülâsyon düzenleme… metotları olarak kabul edilmelidir. Örneğin avcılığın böylesi bir çerçevede düzenlenmesi sadece popülasyonların korunmasında değil, ayni zamanda ekonomik getiriler temelinde de faydaya dönüşecektir. Böylesi çerçeve çalışmalarının incelenmesi, islenmesi ve Realsize edilebilirliliği yaklaşık 80 dünya ülkesinde etkinliği olan CIC International Council for Game and Wildlife Conservation adlı organizasyonun en önemli asli görevi olarak tanımlanmış ve böylece çalışmaların / projelerin yönetimi, araştırma birimleri ve avcılık örgütlerinin düzenlemesi ve de tek tek bireylerin bu anlamda eğitilmesi asli görevler olarak karsımıza çıkmaktadır. Yani ekosistemin korunmasında ve düzenlenmesinde ya da başka bir deyişle hayvan ve bitkilerin çeşitlilik anlamındaki negatif etkileşimleri; insanların özel ihtiyaçları temelindeki yönelimler eksenli olduğu gerçeğinin kabulü; böylesi çerçeve programları hazırlanırken ilk etapta dikkate alınması gereken nokta olmalıdır. Bu anlamda tasları yerli yerse oturtmak nasıl olacak gibi can âlici sorular çözümlemeler temelinde çok önemsenmelidir. Yani bir yandan kültür arazilerinin insanların ihtiyaçları temelinde düzenlenmesi gerekirken öbür yandan bilinçli ve aktif çalışmalarla yabani hayvanların bu birimlere integrationunu bütünleşme… kolaylaştırıcı önlemler geliştirilmelidir. Başka bir deyişle; insanların ve hayvanların birbirleri ile tek taraflı çıkarlara dayalı konfliktlerini çelişki… en asgariye indirmeye yönelik girişimler etkin ve aktif hale getirilmelidir. Böylesi projelerde; doğal interaktionlarin ortak noktaların… daha iyi görülüp değerlendirilmesi etkin düzenlemelere ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Uluslararası kabul gören bazı Integration stratejileri Değişik alanlardaki arazi kullanım amaçlarının kesin ve acık tanımı yapılmalıdır. Habitat – Yabani Hayvan Menecment koordinasyonu sağlanmalıdır. Arazi kullanım planları oluşturulurken yabani hayvanlar etkin bir yan faktör olarak hesaba katılmalıdır ormancılık, tarım, turizm, yol yapımı… Popülâsyon kontrollerini amaçlayan avcılık anlayışının oluşturulmasını hedefleyen düzenlemelerde yerel birimlerdeki zarar ve toleranslar hesaba katılmalıdır vejetasyon, hayvancılık… Yaptığım bir takim statiksel yerel çalışmalarda; böylesi projelerde geleneksel bazı kalıplarında gözerdi edilmemesi gerekliliği ortaya cıktı. Mesela avcı – ormancı çelişkisinin gerçekte traditional geleneksel karakterli olduğunun tespiti gibi. Yani kompetenz yeterlilik, yetkinlik… anlamadaki ayrışmalar geleneksel karakterli ve avcı -ormancı çelişkisini yaratmaktadır. Bu nedenle amaca yönelik yasal düzenlemeler ve eğitim çalışmaları çok önemsenmelidir. Ve hatta modern ulusal parklar menecmenti çalışmalarında böylesi çelişkilerin kendisini sorun olarak dayatmaması Gerçekliğini bu temelde yorumlamak bazı şeyleri anlaşılır kılacaktır. Yani böylesi projelerde asli aktörlerin çıkarsal işbirliğini gözeten bir duruş sahibi olmak gerekir. Yabani hayvan menecmenti projelerindeki realisation ve buna uygun yasal düzenlemeler yabani hayat bölgesel verilendirmelerinde WÖRP çok önemli instrumentler faktörler…olarak görülebilmelidir. Özellikle doğru temelde ele alınan yerel – politik planlamalar; bu anlamda çok olumlu sosyal sorumluluklar ortaya koyabilmekte ve yabani hayvanlarının yasadıkları yerlerde uygun yasam alanları sahibi olmaları gerektiği perspektifinin ortaya konulmasında çok etkili olabilmektedir. Yani doğa koruma ve politik duruşların ayni amaca hizmet temelinde kombinasyonu ile birçok sivil çalışma gruplarının çıkarlarının, kamusal çıkarlarla yasal zemindeki uyumu oluşturulabilir. Ayrıca böylesi uzun soluklu yönelimler ulusal sınırların da dışına tasan EU Natura 2000 bir takim önlem ve infra strüktürel planlamalarla etkinlik ve yetkinlik anlamında pozitif sonuçlar vermek suretiyle değişik birimler ormancı, avcı, çiftçi, turizm, doğa korumacılar, resmi birimler… arasındaki çelişkileri azamiye indirme temelinde uyumlu bir durusu ortaya koyabilmektedir. Yabani hayvanlar için yasam alanları planlanırken onların ayni zamanda aktif faktör olarak görülmesi ve hesaba katılması çok önemli. Mesela olası göç yolları anlamındaki passiv yerleşke konumları göz önüne alınmalıdır. Yine insan kaynaklı olası müdahaleler önceden tespit edilmeli ve bunlara yönelik önlemsel projeler ve çalışmalar özellikle Yabani Hayvan-Habitat önceden sonuç verici bir program ve hedefe sahip olmalıdır ve karşılıklı sınırlara saygıyı esas alan prensipler nihayet olmalıdır. Yabani hayvan – insan çelişkilerindeki tarihsel nedenleri gözeten programlar flexibel esnek… olmalı ve integrativ sorunların çözümüne amaç edinmeli ve de her türlü relevant arazi kullanıcılarını göz önüne alan bir anlayış sergilemelidir. Yani bir bütün olarak var olmanın gerekçeleri önceden anlatılabilmeli yoksa bekle gör temelinde bir planlama kesinlikle yapılmamalıdır. Kesinlikle tüm etkili ve yetkili birimlerden oluşan yapılanmaların ortak konsensüsleri temelinde hareket edilmelidir. Avcı-Belediye gibi. Ancak böylesi bir yönelimle ortak çıkarlar eksenli bir içice geçiş sağlanmış olur ki bu da basarîyi daim ve mantıklı kılacaktır. Söz konusu alanlar arasındaki harmonim denge Balance sosyo-ekonomik, politik – administrativ ve ekolojik dengesel ihtiyaçlar gibi önemli kriterleri gözeten önlemlerle mümkündür. Zaten CIC program ve ilkesel yaklaşımlarında da çözüm anlamındaki bütünlüksel yaklaşımların gerekliliğine işaret edilmekte ve insan – yabani hayvan – cevre balansının sosyo-ekonomik ve ekolojik sistem eksenli dinamikle sağlanacağı TESİD edilmektedir. Yani sonuç olarak yaşanabilir bir cevre ideali; büyük ölçekli yabani hayat – çevrebilim – arazi planlamaları ve bunların bütünün bir parçası olarak tüm gelişim safhalarında yerel, bölgesel, ulusal ve international katılımlı projelerle desteklenmesi ve ortaya konulması ile oluşturulabilir… Yasam Alanları Yabani hayvanlar daha çok vahşi ormanlarda yasamaktalar. Yani insanların dokunamadığı, giremediği alanlar güvenlikli yasam alanları olarak tercih edilmektedir. Ne yazık ki insanlar tarafından islenmiş, kendi ihtiyaçları temelinde sekil verilmiş arazilerin Ergün çoğalarak büyümesi beraberinde yabani hayvanların yasam alanlarını küçültmekte ve bunun sonucu olacakta yabani hayvanların gerek tür gerekse sayısal anlamdaki popülasyonları azalmakta ya da yok olmaktadır.. Bundan dolayıdır ki yabani hayvanların yasam alanları ile ilgili ihtiyaçları temelindeki proje ve araştırmalar yoğunluk kazandırılmalıdır. Her şeyden önce onları düşmanlarından koruyacak, gıda ihtiyaçlarına yanıt olabilecek, üremelerine olanak sağlıyacak yasam alanları yaratılmalıdır. Yabani Hayat Etimolojisi ve Tanımı Genel Bilgiler İlk olarak 15 yüzyılda değişik tanımlamalarla izahatı yapılmaya başlanan yabani hayat kavramına 17 yüzyıl ile birlikte cofrayadan cografyaya ve hatta kültürden kültüre farklılık gösteren tanımlamalar geliştirilmeye çalışıldı. Mesela; „terk edilmiş alanlar“, “issizlik, çöl“, “insansız yerler“, „vahşi ormanlar“ gibi kavramlarla izah edilmeye çalışıldı. Günümüzde daha çok „bozkır“, „çöl, sahra“, balta girmemiş orman“, „fundalık“, „bataklık“ gibi kavramlarla tanımlanmaya çalışılmaktadır. Ancak bazı negatif tanımlamalar da yapılmıyor değil mesela; „verimsizlik“, issizlik“, „faydasızlık“, „sürgün“, „kültürsüzlük“ vb gibi… 1872 yılındaki bilimsel tanımlama ihtiyacı ortaya çıkıncaya kadarki sürede çok değişik tanımlamalar yapıldı. Günümüzde bu anlamdaki mevcut önyargılara yanıt olma temelinde bazı etimolojik tanımlamaları burada zikretme gereği duymaktayım. Acımasız, karışık, yabanileşmiş, yolunu sasırmış hayat Luther; Orman kanunlarının ve kargaşanın hâkim olduğu hayat Schambach; Huşu ve dehşet arasındaki gerilim, şaşkınlık ve ürperme, tutku ve telaş, özlem ve korku, esenlik ve çaresizlik. Wolfgang Scherzinger ya da aldatıcı, yanıltıcı maddelestirme Roderik Nash Yaban hayati ile ilgili tarihsel negatif / pozitif tanımlamalardan anlıyoruz ki biz insanların yabani hayata karşıtlık temelindeki duruşumuz çok derin tarihi köklere sahip. Öncüllerimiz yabani hayati kültürlü olmanın zıt anlamlısı tehlikeli ve kontrol edilemeyen yasam sahaları olarak görmek ve tanımlamak istemişler. Günümüzde bir çok insan yaban hayati görsel yazılı basından tanıdığı için böylesi manupulasyonlara oldukca yatkin bir yapi icerisinde. Kaldı ki yabani hayata çıkarlar temelinde karşıt pozisyondaki insan kaynaklı birimlerin hakim mevcudiyetleri de hesaba katıldığında bu konudaki çalışmaların pozitif evirilme anlamındaki basari şanslarıda o anlamda zor olacaktır. Yabani hayatla ilgili bazı bilimsel tanımlamalar - Convertion International`a göre Yabani Hayat Başlangıçtaki vejetasyonunun %70 den fazlasını koruyabilmiş, yüzölçümü ha dan fazla olan, bir km² sinde 5 insandan az yasayan yasam alanları yabani hayat yasam alanları olarak tanımlanır. Bu tanıma göre dünyada toplam 37 yabani yasam alanı mevcuttur. - International Union of Conservation Natüre göre Yabani Hayat Asli karakterini koruyabilmiş, biyolojik çeşitliliği mevcut, bozulmamış yasam alanları dinamiğine sahip, sürekli yerleşkelerle morfolojik yapisi değiştirilmemiş olan ve koruma ve menecment programlarla karakteri korunabilen geniş, aslına uygun ya da çok az değişim göstermiş alanlar yabani yasam alanları olarak tanımlanır. Hayat ile ilgili çalışmalar Yabani hayatin mevcut yapisi ve kategorisine göre primler ve sekunder olarak iki bölüm altında inceleme yapmanın anlaşılır olmayı kolaylaştıracağını düşünüyorum. 1. Primler yabani hayat Burada amacı asmama anlamında sadece bazı genel konu baslıklarını vermekle yetineceğim - Kalite kontrol çalışmaları Yerleşkelerin durumu, vejetasyon, faydalılık değerleri… - Indigene nüfus tespit ve araştırmaları - Kullanım alanları ve değerleri - Tehlike altında oluşlarına göre verilendirme çalışmaları - Koruma alanları Antarktika Southern Ocean Whale Sanctuary, Asya Great Arctic Zapovednik, Avrupa Laponia, Nationalpark Sarek und Naturreservat Sjaunja - … 2. Sekunder Yabani Hayat - Doğayı koruma konseptleri - gelişim süreçlerini kontrol programları - gerçekleştirilebilen projelerin tespiti doğal orman rezervleri, toplam rezervler… - yabani hayat geliştirme alanları - … Yabani Hayat ve Ekoloji 07 EKİM 2016 , CUMA 1200Dünya Doğayı Koruma Birliği IUCN iki yılda bir nesli tükenmekte olan hayvanlara ilgili bir liste yayınlamakta. Bu listede yer alan hayvanların çoğunun nesli tükenmekle karşı üzerinde insan dışında birçok canlı türü yaşamakta ve çoğu artık yaşamakta zorlanmakta. Diğer canlılara yer kalmamasının birinci nedeni ise değişen denge. Küresel ısınma, ekosistemin değişmesini tetiklerken insanoğlu diğer canlılara yer bırakmamakta. Acil önlemler alınmadığı takdirde bu 16 tür artık aramızda olmayacak;Ak Kuyruklu Kartal Türkiye'de yaşayan bu kartal tipi yerli bir kuştur. Bu kartal türünün Türkiye'deki yaşam alanı gün geçtikçe azalmaktadır. Ak kuyruklu kartallar ormanlık alanlarda yaşamayı tercih Foku Dünya'da sadece Doğu Akdeniz sahilleri ile Batı Afrika'nın bir sahilinde yaşayan Akdeniz fokları, aşırı avlanma, yaşam alanları kaybı ve deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle nesli tükenmekle karşı karşıya. Ege sahillerinden tanıdığımız "Badem"de bir Akdeniz fokudur. Günümüzde 600 tane Akdeniz foku Geyik Türkiye'de Antalya ve Mersin'de ala geyik görmek mümkündür. Bu türden az miktarda da Bolu Dağlarında bulunmaktadır. Ala geyik Türkiye'de senelerce bilinçsiz ve acımasız sürdürülen avcılık nedeniyle nesilleri yok olma noktasına gelmiştir. Aydın'da Dilek Yarımadası Milli Parkına Antalya'dan 200 başlık bir aktarım Tuygunu Bozkır tuygunu'nun erkeği çok açık renklidir, martıya benzemektedir. Doğa ekosisteminin bozulması ve çeşitli yapay yollar nedeniyle nesli tükenmekle karşı Caretta Caretta caretta, koruma altına alınan deniz kaplumbağası türüdür. Caretta caretta'lar bir kerede 100 yumurta bırakabilmektedir. Akdeniz sahillerini yaşam alanı olarak benimsemiş olan bu türün en çok görüldüğü yer Türkiye' Sırtlan Çizgili sırtlanlar'ın iyi gizlenmeleri ve yalnız yaşamaları sebebiyle vahşi yaşamda görülmeleri oldukça zordur. Anadolu'nun bazı bölgelerinde fotokapanlarla takip edilmektedir. Anadolu 'da sayısı az olmakla birlikte, bu türün avlanılması kesinlikle Ejderi Komodo ejderi nesli tükenmekte olan canlılar arasında en korkuncu denilebilir. Boyu 3 metreyi aşmaktadır. Beslenme konusunda hiç seçici olmayan Komodo ejderi, ada'da fare kalmamasını Dikkuyruk, ülkemizde Göller Yöresinde geniş sazlıklarla çevrili irili ufaklı göllerde ve Göksu Deltası'nda yaşamaktadır. Afyonkarahisar ve Konya civarında da çok az bulunmaktadır. Çoğunluklu olarak Burdur'da bulunmaktadır. Koruma altına alınmış türler Goriller sadece Afrika bölgesinde yaşamaktadır. Bu tür insanlara DNA olarak en yakın canlı türlerinden biridir. Erkeklerinin tamamının sırtı gümüş beyazı, geri kalan kısımları siyahtır. Bu sebeple erkek gorilleri tanımlamak için 'gümüş sırt' denilmektedir. Avcılar dışında diğer doğal düşmanı leopar' Akbaba Kara akbaba gündüz avlanan bir canlıdır. Yaşlı ormanların olduğu bölgede yaşayan bu türün nesli tehlike altındadır. En büyük popülasyonu Çorum'dadır. Türkiye'de sayılarının 50 civarında kara akbaba kaldığı Kelaynak'da nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında yer alıyor. Dünyada sadece Türkiye'de Birecik, Urfa ve Fas'ta koruma altında az sayıda bulunmaktadır. Dünya'da ise yaklaşık 500 tane kalmıştır. Kelaynak kuşlarının yaşama alanları Alpler'den Kızıldeniz'e, Fas'dan Güneydoğu Anadolu'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadır. Uygulanan yanlış tarım politikaları sonucunda kurutulan sulak alanlar ve böcek öldürmek için tarlalarda kullanılan ağır kimyasallar bu kuşun neslini tükenmenin eşiğine getirmiştir. Türkiye'de 83 kelaynak bulunmaktadır. Bunlarla birlikte 13 tane'de yavru Balığı Avrupa kıyıları ve Karadeniz'de görülen kolan balığı nesli tükenmekte olan türler Ayısı Kutup bölgesi dediğimizde ilk aklımıza gelen canlı olan bu tür, izinsiz avlanma ve kutuplardaki buzulların erimeye başlaması ekolojik dengenin bozulmasıyla türü tehdit altına girmiştir. Küresel ısınmayla her geçen gün azalan kutup ayılarının sayısının 25 bin civarında olduğu Pandalar ayıgiller familyasında farklı bir yere sahiptir. Bu savunmasız canlılar siyah beyaz çok özel bir posta sahiptir. Çin Ejderhaları, bir zamanlar Çin'in tarihsel sembolüyken, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren pandalar Çin'in resmi olmayan ulusal sembolü olmuştur. Çin ve Vietnam'da çoğunluk olarak yaşamaktadır. Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve parçalanması pandaların neslini tükenmekle karşı karşıya getirmiştir. Şuan kapalı alanlarda üretilerek neslinin korunması sağlanmaya Kaplanı Sumatra kaplanı tür olarak risk altında olan türlerden biridir. Kedigiller familyasının en küçük kaplan türüdür. Sumatra kaplanlarının sayısı 400'ün altına düşmüştür. Sumatra Adasının tahrip edilmesi ve ormanın yarı yarıya bitilmesi, kaçak avlanma gibi durumlar bu güzel kaplan türünün neslini tükenme durumuna Turna Telli turnalar genellikle, kış boyunca kuru otlaklarda yaşamını sürdürür. Üreme mevsimi geldiği zamansa bataklık alanları yaşam yeri olarak belirler. Nemli bataklıklar, bozkır ve çayırlar yaşayabileceği yerlerdendir. Türkiye'de şu anda 11 tane telli turna kalmıştır. Nesli tükenmekte olan kuşlar arasında belkide en tehlikede olanı telli turna'dır. MisafirZiyaretçi 5 Ocak 2015 Mesaj 1 canlıların neslinin tükenmesini engellemek için bize düşen görev ve sorumluluklar nelerdir? EN İYİ CEVABI _EKSELANS_ verdi Nesli Tükenmekte Olan Hayvanlar İçin Çözüm Yolları Nesli Tükenen Hayvanları Koruma İnsanoğlu kendi yaşam alanınını genişletmeye çalışırken bir yandan da yaban hayatını tehdit etmeye başlamıştır. Özellikle gelişen teknoloji ile beraber bu durum malesef dahada artmıştır. Malesef diyorum çünkü insanın bu tutumu sanki kendisinden başka canlıların yaşama hakkı yokmuş gibi davranmasına neden olmuştur. Bu durumun çeşitli doğal felaketlere yol açacağının bilincine varılması sonucunda soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan bazı türler koruma altına alınmıştır. Doğal felaket dedim çünkü doğada var olan tüm canlılar bir zincir şeklinde birbirlerine bağlıdır ve günümüzde bu zincirin bir değil bir çok halkası eksilmek üzeredir. Yapılması Gerekenlerİnsanlar bilinçlendirilmeli. Yaşam zinciri koptuğunda bundan insanlarında zarar göreceği anlatılmalı Derslerde bunlara daha ağırlık verilmeli. Devletin bu konular üzerinde durması. Hayvanlarında bir cana sahip olduğu unutulmamalı,bu olay soykırım olarak görülmeli. Yabani Hayvanların biz insanlarla kontrollü ortak yasam alanlarını paylaşım geleneği çok eskilere dayanmaktadır. Yaklaşık 3 bin yıllık tarihi bir geçmişi olan bu ilişkiyi gerek yabani hayvan barınakları ve gerekse hayvanat bahçelerinin ZOO yaptıkları birçok araştırmadan biliyoruz. Bunlar arasında Cin`deki “intelligentia park i” en tarihi olanı unvanına sahiptir ve bunun dışında eski mısırdaki hayvan barınakları ve Romalılar döneminde “Campagna”lardaki fil yetistiriciligi de bu mana da önemlidir. Ve daha sonralari yeni cagla birlikte bugünkü hayvanat bahcelerinin de temellerini olusturan bir çok yabani hayvan bahcesi ve zoo kuruldu. Yani yabani hayvan bakimi günümce ait bir oluşum değildir Hatta “homo sapiens” dönemine kadar uzanan bir geçmişten söz etmek bile mümkündür; kal diki evcilleştirilme tarihini de başka türlü izah edemeyiz. Bugünkü ev hayvanlarının atalarının da yabani hayatta ait oldukları gerçeği kendi basına bizi böyle bir yoruma götürür. Eğer biz hayvanat bahcelerini insan – yabani hayvan ilişkileri ikileminde ele alırsak yabani hayvan bakımının yıllık bir tarihi geçmişinin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak günümüz hayvanat bahcelerinin amacı ile “homo sapiens” dönemindeki yabani hayvan bakımının amacı arasında tamamen tersi bir durum vardır. Modern Zoo`larda “homo sapiens” dönemden günüce kadar süregelen insan menseli bu anlamdaki olumsuzlukları tersine çevirme amaçlanmaktadır diyebiliriz. Yani yetiştirme alanında yapılan çalışmalar, genetik variabilitenin azami seviyeye çıkarılmasına yönelik çalışmalar ve de her türlüsünden evcilleştirmenin yol açtığı olumsuzlukların giderilmesine yönelik çalışmalar bugünkü modern Zoo`laf için en önemli öncelliktir. Neslin Tükenmemesi İçin Genler Donduruluyor! Nesli tükenen canlılara çözüm; Genlerin dondurulması Her yıl yüzlerce hayvan türü dünyadan silinip gidiyor. Özellikle insan nüfusunun artışı ve ilerleyen sanayi faaliyetleri bu yok oluşu hızlandırmış durumda. Eğer böyle devam ederse torunlarımız bir çok hayvanı sadece ansiklopedilerde görebilecek. Fakat bu gidişata engel olmak için çalışmalar yapılmıyor değil. Sayısı birkaç binlerle sınırlanmış canlıların avlanması yasaklanırken doğal yaşam alanlarının korunması için bir çok çalışma yürütülüyor. Sayısı çok daha az olan hayvanlar -ki bunların arasında sadece tek çift olanlar bile var- hayvanat bahçesinde özel koruma programına alınmış durumda. Tüm bu çalışmalara rağmen yok oluş önlenebilmiş değil. Önümüzdeki yıllar içerisinde binlerce hayvanın daha ansiklopedilere gömülüp gitmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Günümüz bilim adamları canlıların yok oluşlarını önlemek için değişik çalışmalar yürütüyorlar bunlardan en büyüğü Frozen Ark Donmuş Nuh’un Gemisi projesi; Nottingham Üniversitesi Genetik Enstitüsü tarafından desteklenen proje ile nesli tükenme tehlikesi altında olan hayvanların DNA’ları -80° de dondurularak saklanacak. İlk etapta önümüzdeki 30-40 yıl içinde nesli tükenmesi muhtemel 1130 memeli ve 1183 kuş türünün DNA sının dondurulması planlanıyor. İngiltere Doğa Tarihi Müzesi ve Zooloji Cemiyeti’nde saklanması planlanan DNA’ların tür başına 200 sterline mal olması bekleniyor. Son düzenleyen _EKSELANS_; 6 Ocak 2015 0804 Sebep konu düzeni Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Nesli Tükenmekte Olan Hayvanlar İçin Çözüm Yolları Nesli Tükenen Hayvanları Koruma İnsanoğlu kendi yaşam alanınını genişletmeye çalışırken bir yandan da yaban hayatını tehdit etmeye başlamıştır. Özellikle gelişen teknoloji ile beraber bu durum malesef dahada artmıştır. Malesef diyorum çünkü insanın bu tutumu sanki kendisinden başka canlıların yaşama hakkı yokmuş gibi davranmasına neden olmuştur. Bu durumun çeşitli doğal felaketlere yol açacağının bilincine varılması sonucunda soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan bazı türler koruma altına alınmıştır. Doğal felaket dedim çünkü doğada var olan tüm canlılar bir zincir şeklinde birbirlerine bağlıdır ve günümüzde bu zincirin bir değil bir çok halkası eksilmek üzeredir. Yapılması Gerekenlerİnsanlar bilinçlendirilmeli. Yaşam zinciri koptuğunda bundan insanlarında zarar göreceği anlatılmalı Derslerde bunlara daha ağırlık verilmeli. Devletin bu konular üzerinde durması. Hayvanlarında bir cana sahip olduğu unutulmamalı,bu olay soykırım olarak görülmeli. Yabani Hayvanların biz insanlarla kontrollü ortak yasam alanlarını paylaşım geleneği çok eskilere dayanmaktadır. Yaklaşık 3 bin yıllık tarihi bir geçmişi olan bu ilişkiyi gerek yabani hayvan barınakları ve gerekse hayvanat bahçelerinin ZOO yaptıkları birçok araştırmadan biliyoruz. Bunlar arasında Cin`deki “intelligentia park i” en tarihi olanı unvanına sahiptir ve bunun dışında eski mısırdaki hayvan barınakları ve Romalılar döneminde “Campagna”lardaki fil yetistiriciligi de bu mana da önemlidir. Ve daha sonralari yeni cagla birlikte bugünkü hayvanat bahcelerinin de temellerini olusturan bir çok yabani hayvan bahcesi ve zoo kuruldu. Yani yabani hayvan bakimi günümce ait bir oluşum değildir Hatta “homo sapiens” dönemine kadar uzanan bir geçmişten söz etmek bile mümkündür; kal diki evcilleştirilme tarihini de başka türlü izah edemeyiz. Bugünkü ev hayvanlarının atalarının da yabani hayatta ait oldukları gerçeği kendi basına bizi böyle bir yoruma götürür. Eğer biz hayvanat bahcelerini insan – yabani hayvan ilişkileri ikileminde ele alırsak yabani hayvan bakımının yıllık bir tarihi geçmişinin olduğunu söyleyebiliriz. Ancak günümüz hayvanat bahcelerinin amacı ile “homo sapiens” dönemindeki yabani hayvan bakımının amacı arasında tamamen tersi bir durum vardır. Modern Zoo`larda “homo sapiens” dönemden günüce kadar süregelen insan menseli bu anlamdaki olumsuzlukları tersine çevirme amaçlanmaktadır diyebiliriz. Yani yetiştirme alanında yapılan çalışmalar, genetik variabilitenin azami seviyeye çıkarılmasına yönelik çalışmalar ve de her türlüsünden evcilleştirmenin yol açtığı olumsuzlukların giderilmesine yönelik çalışmalar bugünkü modern Zoo`laf için en önemli öncelliktir. Neslin Tükenmemesi İçin Genler Donduruluyor! Nesli tükenen canlılara çözüm; Genlerin dondurulması Her yıl yüzlerce hayvan türü dünyadan silinip gidiyor. Özellikle insan nüfusunun artışı ve ilerleyen sanayi faaliyetleri bu yok oluşu hızlandırmış durumda. Eğer böyle devam ederse torunlarımız bir çok hayvanı sadece ansiklopedilerde görebilecek. Fakat bu gidişata engel olmak için çalışmalar yapılmıyor değil. Sayısı birkaç binlerle sınırlanmış canlıların avlanması yasaklanırken doğal yaşam alanlarının korunması için bir çok çalışma yürütülüyor. Sayısı çok daha az olan hayvanlar -ki bunların arasında sadece tek çift olanlar bile var- hayvanat bahçesinde özel koruma programına alınmış durumda. Tüm bu çalışmalara rağmen yok oluş önlenebilmiş değil. Önümüzdeki yıllar içerisinde binlerce hayvanın daha ansiklopedilere gömülüp gitmesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Günümüz bilim adamları canlıların yok oluşlarını önlemek için değişik çalışmalar yürütüyorlar bunlardan en büyüğü Frozen Ark Donmuş Nuh’un Gemisi projesi; Nottingham Üniversitesi Genetik Enstitüsü tarafından desteklenen proje ile nesli tükenme tehlikesi altında olan hayvanların DNA’ları -80° de dondurularak saklanacak. İlk etapta önümüzdeki 30-40 yıl içinde nesli tükenmesi muhtemel 1130 memeli ve 1183 kuş türünün DNA sının dondurulması planlanıyor. İngiltere Doğa Tarihi Müzesi ve Zooloji Cemiyeti’nde saklanması planlanan DNA’ların tür başına 200 sterline mal olması bekleniyor. MisafirZiyaretçi 6 Ocak 2015 Mesaj 3 arkada önce suyu bozmayacan suya yag dökmeyeceksin kimyasal boya dökmeyeceksin aritma tesislerini devamli yeterli su bicimde devamli tesvik primi biciminde. bak chin de nasil pandalari cogalttilar. MisafirZiyaretçi 6 Ocak 2015 Mesaj 4 bence suyu bozmayacan. temiz tasarruflu kullanaksin atiklari aritacagn. 3. Sınıf Hayat Bilgisi Nesli tükenmekte olan canlıları korumak için neler yapılabilir? Araştırınız. konusunu kısaca ve uzun ele tükenmekte olan canlıları korumak için neler yapılabilir? Araştırınız. konusu ile ilgili kısaca bir yazı örneği ;Cevap Devlet korumasına alınır türler hızlı bir şekilde çoğaltılarak doğaya bırakılır ve avlanma yasağı ile tükenmekte olan canlıları korumak için neler yapılabilir? Araştırınız. konusu ile ilgili uzun bir yazı örneği ;Cevap Öncelikle devlet tarafından koruma altına alınır. Daha sonra koruma altına aldığımız türü çoğaltmak için damızlama ve tohumlamayla çoğaltırız daha sonra bu çoğaltılan canlılar vahşi doğaya salınır ve doğa üzerinde bulundukları süre içerisinde avlanma yasağı vede bu türlerin avlanması sonucunda bu türlere özel olarak ağırlaştırılmış cezalar verilebilir. Bunun dışında kamu spotun da yayın organlarında türle ilgili özel yayınlar vede korunması gerektiğiyle ilgili bilgiler verilerek hal bilinçlendirilir. Nesli tükenmekte olan canlıları korumak için neler yapılabilir? Hakkında Soru Sormak İster Misiniz ? Yorum ve Düşüncelerinizin Bizim İçin Ne Kadar Değerli Olduğunu Biliyor Musunuz ? Destek ve Yorumlarınız için Tıklayınız... Biyoçeşitliliği tehdit eden faktörleri azaltmak için neler yapılabileceği ile ilgili çözüm önerileri üretiniz. Bu çözüm önerilerinizi sınıfta arkadaşlarınızla tartışınız. Biyolojik çeşitlilik tüm dünyanın ortak zenginliğidir. Hem bugünün ihtiyaçlarını karşılamak hem de gelecek kuşaklara bu çeşitliliği aktarabilmek için biyolojik çeşitliliğin korunması gereklidir. Tüm canlı türlerinin yaşama hakkı olduğunu unutmamalıyız. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi, diğer canlıların varlığına bağlıdır. Bir etkinlikle diğer canlıların yaşaması için neler yapabileceğimizi sorgulayalım. Dünyamızın bir parçası olan ve Dünyadaki yaşamın sürmesi için gerekli olan bütün canlıları korumak hepimizin sorumluluğudur. Bunun için öncelikle var olan habitatları korumamız, sonra bozulan doğal dengenin düzeltilmesi için yeni habitatlar oluşturacak şekilde çaba göstermemiz gerekir. Çevremizdeki biyolojik çeşitliliği ve doğal yaşamı korumak ve yeni bir habitat oluşturmak amacıyla yaşadığımız yerlere ağaç dikebilir, ağaçlandırma çalışmalarına katılabilir ve destek verebiliriz. Ağaç dikerek hem çevremize katkıda bulunmuş hem de bitkilerin ve hayvanların yaşayabileceği ekosistemleri hazırlamış oluruz. Ancak diktiğimiz ağaçların bir süre bakıma ihtiyacı olacağını unutmayalım ve bunu sağlayacak çabayı da gösterelim. Yaşamak için her canlının birbirine ihtiyacı olduğu bilinciyle çevremizde bulunan bitki ve hayvanları koruyalım, onlara zarar vermeyelim. Canlılara ve onların habitatlarına zarar verenleri uyaralım. Onların da birer canlı varlık olduğunu ve doğal denge için gerekli olduğunu düşünerek onlara sevgiyle yaklaşalım. İnsanlar, ekosistemleri bilinçsizce yok edebilir, türleri tüketebilir ya da türlerin korunup çoğalmasını da sağlayabilir. Bireysel ya da grup halinde katkı sağlayabileceğiniz organizasyonların çalışmalarına katılarak çevrenizdeki insanların bu konuda bilinçlenmelerini sağlayabilirsiniz. Bitki ve hayvanların korunmasına yönelik yerel, ulusal ve uluslararası alanda faaliyet gösteren bildiğiniz organizasyonlara katılabilirsiniz. Ekosistemlerin bozulmasını önlemek, mevcut hallerinin korunup iyileştirilmesini ve geleceğe taşınmasını sağlamak, bizden sonraki kuşaklara olan borcumuzdur. Tüm bunların sağlanabilmesi için bilinçli bir çevre dostu olmamız, diğer canlıları sevmemiz ve onların da yaşam hakkı olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

nesli tükenmekte olan canlıları korumak için neler yapılabilir araştırınız