Aşiltendonu kopması ne kadar sürede iyileşir? Tendon yaralanmasının iyileşmesi haftalar veya aylar alabilir. Bu noktada sabırlı olmak ve tedaviye uyum sağlamak önem taşımaktadır. Yaralı tendonu çok erken kullanmaya başlamanın Basketbolcularındurumunda, genellikle bacaklarda görülür, ancak tedavi ile prognoz mükemmeldir. 10. Aşil tendiniti. Aşil tendiniti basketbolcularda çok sık görülen bir yaralanmadır ve patellar tendinopati ile aynıdır, ancak burada Aşil tendonunda meydana gelir. İyileşme genellikle yaklaşık 2 ay sürer. 11. Hamstring Tendonkopmasının tedavisi haftalar bazen de aylar sürebilmektedir. Tendon kopması tedavisi farklı şekillerde yapılmaktadır. Fakat doktor müdahalesi zorunludur. Bu kopmaların kendiliğinden geçmesi diye bir durum söz konusu değildir. Tendon Nedir? Tendon en genel ifade ile kasların kemiklere bağlanmasını sağlayan yapılardır. Gökhanhocaya hem oğlum, hem kendim birçok kez tedaviye gittik ama en önemlisi oğlumun basketbol oynarken kırılan ön kol 2 kemik için yapılan operasyondu. Çok başarılı bir ameliyat geçirdi öyleki sonrasında fizik tedaviye bile gerek kalmadı. 3-4 ay süren tedavi sürecinde, en başından sonuna kadar hasta psikolojisini ön planda tutarak anlayışlı, sabırlı, güven Kendikendine tedavi yöntemlerini deneyin. Kendiniz Ne Yapabilirsiniz? Topuk sorunlarının tümünün iyileşmesi uzun sürer. İltihaplı kiriş, kese iltihabı, taban fasyası iltihabı ve Aşil kirişi iltihabı için şunları yapabilirsiniz: Bir hafta mXCeY. Sağlık Klimanın yol açtığı lejyoner hastalığı’na karşı uyardı Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Adem Dirican, klima hastalığı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Dr. Adem Dirican, “Sıcak havalarda mekânın ısı ve nemini düşürerek konforlu bir ortam oluşturmak için kullanılan klimalar aynı zamanda hava yolu ile bulaşan mikroorganizmaların da kaynağı olabilir. Klima yoluyla bulaşan ve klima hastalığı olarak bilinen “lejyoner hastalığı”, zatürre gibi ciddi solunum yolu sorunlarına yol açabilir” diye konuştu. Öksürük krizlerine ve nefes darlığına yol açabilir Klimaların temizliğinin yapılması gerektiğinden bahseden Uzm. Adem Dirican, şu bilgileri paylaştı “Ortamlarda bulunan klimaların eğer hijyeni ve temizliği iyi yapılmazsa, lejyonella’ adı verilen bir bakteri üremektedir. Akarsu, nehir, göl, sauna, hamam, jakuzi, fıskiye, havuz, duş başlığı gibi sulu ve nemli ortamlarda ya da klimalarda üreyen bu bakteriler, klimaların hava kanallarından damlacık yoluyla ortama yayılarak veya mikroplu suların yutulması ile insana bulaşır. Yavaş çoğalan ve zayıf yapılı bir mikrop olduğundan insandan insana bulaşmaz ve salgın yapmaz. Ancak ortak maruziyetten dolayı birden fazla kişide aynı anda hastalık ortaya çıkabilir. Hastalık, vücut direnci düşük veya kronik rahatsızlığı bulunan kişilerde alt solunum yollarında enfeksiyona yol açar. Öksürük krizleri, göğüs ve sırt ağrısı ve nefes darlığı şikâyetleri başlar. Bunun iyileşmesi haftalar sürebilir. Hatta bazen ağırlaşarak yoğun bakımlık yapabilir.” Gribal enfeksiyon belirtileri görülebilirKlima hastalığının genellikle ani başlayan burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğaz ağrısı gibi gribal enfeksiyon şeklinde başladığını ifade eden Uzm. Dr. Adem Dirican, “Bunları ateş, kuru öksürük, baş ağrısı, yorgunluk, iştahsızlık, solunum sıkıntısı, kas ve eklem ağrıları gibi semptomların takip eder. Bazen vücudun birçok sistemini etkileyip bulantı, kusma, bilinç bulanıklığı gibi belirtilere yol açar“ şeklinde konuştu. Tanıya yönelik testler istenmezse gözden kaçabilir Hastanın şikâyetlerinin, muayene ve radyolojik bulgularının çoğunlukla hastalık tanısında yeterli olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Adem Dirican, açıklamasını şöyle tamamladı “Covid-19 pandemisi döneminde klima hastalığı akla getirilmezse ve tanıya yönelik testler istenmezse gözden kaçabilir. Bu durumda hastalık daha da ağırlaşabilir. Yapısı zayıf mikroplar kolay kolay hastalık oluşturmaz. Ancak hastalık yaptıklarında tedavisi zordur. Çünkü çoğalmaları yavaş olduğundan antibiyotiklerin etkisi daha azdır. Uygun antibiyotiklere erken zamanda başlanması önemlidir. Çünkü hastalık uzadıkça akciğerlere inme ihtimali artar.” Rumico Sağlık Küçük yaşlarda görülen diş hastalıkları hayatı etkiliyor Sevim Şen, dişler ağıza sürmeye başladığı zaman hemen çocukları muayene etmeye başlamadıklarını söyledi. Çocuklarda, bebeklerde diş sürme 6 aydan itibaren başladığını ifade eden Şen, “Bu biraz daha erken veya geç olabiliyor. Ortalama 3 yaş civarı süt dişleri tamamlanıyor. Üstte 10 tane, altta 10 tane süt dişi oluşuyor. Bu dönemde 6. aydan itibaren diş sürmeye başladıktan sonra özellikle biberon kullanan ebeveynler için genelde biberonun emziğini tatlı şeylere bandırma, tatlı şeylerle ıslatıp o şekilde gece uykusuna daldırıyorlar. Bu çok yanlış bir şey. Bu kesinlikle istemediğimiz bir şey” dedi. Bu konuda ebeveynler özellikle 6 aydan sonra yani diş ağza sürdükten itibaren bu tür şeylere çok dikkat etmeleri gerektiğine dikkat çeken Şen, “Kendileri fırçalaması lazım. Sonuçta çocuk 3 yaşına kadar motor gelişimleri tam sağlanamıyor. Bu süreçte fırçayla yaş aralığına göre, ayına göre özellikle 0 – 2 yaş daha çok flörsüz diş macunları öneriliyor. Ama literatürde bu bilgiler her an değişebiliyor. Önemli olan bizim ebeveynlerden istediğimiz şey tamamen çocuklarının dişlerini fırçalamaları. Burada ebeveynlerin faktörleri rol oynuyor. Çünkü bazı ebeveynler aşırı hassasiyetli davranabiliyor. Bazılarının çocuklar üzerinde çok baskıcı rolleri var. Ya da tamamen her şeyi çok rahata bıraktıkları dönemler de var ama biz burada daha çok ebeveynleri ile iş birliği içerisinde tedavi uygun görüyoruz” şeklinde konuştu. Rumico Sağlık Lohusa sendromunun belirtilerine dikkat Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kerime Nazlı Salihoğlu, Lohusalık Sendromu ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Doğum yapan her kadının risk taşıdığını söyleyen Salihoğlu, bu süreçte aile ve eşlerin anneye desteğinin önemli olduğunu ifade etti. Dr. Kerime Salihoğlu, Lohusalığın, doğum sonrası süreci takip eden ilk hafta içindeki olan süreye dendiğini belirterek, “Lohusalık döneminde hepimizin de bildiği gibi annelerimiz duygusal, biyolojik, fiziksel, toplumsal, psikolojik olarak değişiklikler yaşıyor. Anne doğumu takiben kendini mutsuz, karamsar, üzgün, hayattan zevk alamama, bebeğine yeterli sevgiyi hissedememe, dışarı çıkma isteğinde azalma, aşırı uyku hali ve aşırı iştah ya da tam tersine uykusuzluk, iştahsızlık çok sık görülebilir’’ dedi. Çalışan annelerde ve normal doğum yapanlarda daha sık görülüyor Salihoğlu, doğum yapan her 100 kadından 10-15’inde bu sendromun görülebileceğini dile getirerek, “Bu süreç çok önemlidir ve dikkatten kaçabilir. Bazen hastalarımız, kadınlarımız bu durumu gizledikleri için ya da çok farkına varamadıkları için ortaya çıkması da gecikebilir. Toplumda her doğum yapan kadında Lohusalık Sendromu görülme riski vardır. Her 100 doğum yapan kadının 10-15 inde de görülebilir. Aslında bu oranlar daha fazla ama kadınlar paylaşmadıkları için oranlar biraz daha düşükmüş gibi algılanıyor. Doğumu zor olan hastalarımızda, travmatik bir doğum yaşamışsa, prematüre bir doğum yaşamışsa, daha önce gebelik döneminde depresyon şikayeti varsa, ailesi ile ve eşiyle problemi olan hastalarımızda Lohusalık Sendromu risk altındadır. Daha önce gebelikte anksiyete ya da sosyo-ekonomik düzey olarak düşük seyreden hastalarımızda Lohusalık Sendromunu daha fazla görüyoruz. Aynı zamanda normal doğum yapanlarda sezaryen doğuma oranla yapılan çalışmalarda daha fazla Lohusalık Sendromunun görüldüğü belirtilmiştir. Çalışan annelerde de çalışmayan annelere oranla daha fazla görülüyor’’ şeklinde konuştu. “Tedavisi olmayan bir hastalık değil”Salihoğlu, bu süreçte annelerin bebeği reddetme, kötü davranma, beslememe durumunun olduğunu belirterek “Bazen Lohusalık Sendromunda anne şu şekilde hissediyor, bebeğini kucağına aldığında yeterli sevgi hissedemediğini söyleyen anneler oluyor. Ya da anne olamadım mı? diye düşünenler oluyor. Bebeği reddetme durumu oluyor. Bazen kötü davranma, emzirmeme, bakımını yapmama gibi tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Bu süreçte anneler bebeğine gerçekten kötü davranma meyillin de olabiliyorlar. Bu süreçte mutlaka psikolojik ve psikiyatrik destek almalarını öneriyorum. Mutlaka eşiyle, hekimiyle, aile hekimiyle ya da kadın doğum hekimiyle mutlaka paylaşılmalı. Çünkü bunlar önlenemeyen şeyler değildir. Herkeste görülebilen bir durumdur. Tedavisi olmayan bir durum değildir. Genelde konuşarak ya da bazen psikolog desteği alarak da ortadan kaldırılabilir. Bazen psikoza kadar ilerleyebilir. O zamanda ilaç tedavisi ya da psikiyatrik destekte öneriyoruz mutlaka. Bu süreçte aileye ve eşe çok fazla destek düşüyor’’ ifadelerini kullandı. “Kendimizi yıpratmamızın bir anlamı yok’’Op. Dr. Salihoğlu, Lohusalık Sendromuna yakalanan annelerin egzersiz yapmalarını, yürüyüş yapmalarını ve eşleriyle vakit geçirmelerini önerdiğini ifade ederek, “Bazen eşler eve yeni bir bebek gelmenin heyecanıyla bütün ilgi bebeğe kayabiliyor. Anne burada kendini değersiz, sevilmediğini, artık ikinci planda olduğunu hissedebiliyor. Bazen bu hissiyatta annelerimizi Lohusalık Sendromuna sokabiliyor. O yüzden ailede bebeğe bakımı açısından destek olup, eşler yeri geldiğinde mutlaka annelerimizle birlikte ayrıntılı vakit geçirmeliler. Annemize bu süreçte en önemli tavsiyem mutlaka kendisine vakit ayırmasını öneriyorum. Bolca dinlenmesini, uyku düzenini oturtmasını, ailesinden bebek için yardım almasını, eşiyle birlikte yalnız olarak dışarı çıkıp birlikte vakit geçirmelerini öneriyorum. Ya da annemizin arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmesini öneriyorum. Bolca egzersiz yapabilir, yürüyüş yapabilir, televizyon izleyebilir, sosyal medyada anne bloklarını takip edebilir. Hayatta her şey rol olduğu gibi annelikte bir roldür ve oynadıkça, öğrendikçe bizler öğreneceğiz. O yüzden kendimizi yıpratmamızın bir anlamı yok. Mutlaka önemli olan sevgi temeline dayalı, bebeğiyle birlikte vakit geçirerek bu süreci birlikte atlatabileceklerini düşünüyorum’’ diye konuştu. Rumico

aşil tendonu kopması tedavisi ne kadar sürer